-14- Yine Yeniden

364 34 5
                                    

TOPRAK ALKAN

Yürüyorduk.

O ve ben, birbirine çarpan ellerimizle beraber evime giden yolda ilerliyorduk. İstemeden onun büyük adımlarına yetişmeye çalıştığımın farkındaydım.

Ellerimiz birbirine çarpıyordu...
Ellerimiz...

Duygu yüklü hissediyordum. Damaklarımdaki tat yine hüzne gebe kalmıştı. Göz kapaklarım göz bebeklerimi örterken geçen sürede olmuştu sanki her şey. Yaşanacak her şey yaşanmış, hissedilecek olan her şey hissedilmişti.

O kısa sürede, o güzel his kalbime kapaklanmıştı.

Bütün sütleri bitirmiş, bir sürü şeyden bahsetmiş ve bir sürü şey için küfretmiştik Evren'le. Yaşadığımı fark ettiriyordu bana, bunu anlamıştım.

Bir keresinde öyle bir küfür etmiştim ki eliyle hafifçe ağzıma vurup "Özüne dön Toprak, oha." demişti.

Şimdi ise hava aydınlanmış, sokaklar yavaş yavaş hareketlenmeye başlamıştı. Onunla sabahlamıştık. Böyle bir şeyi ilk kez yaşıyordum ve kötü değildi. Bir şeyler paylaşmak.... Onunla bir şeyler paylaşmak çok hoşuma gitmişti.

Gram uyumamıştık, yorgunduk. Bakışlarımız ölüydü ama içerde bir yerlerde canlı kalmakta ısrarcı olan bir his vardı. Parıltılı ışıklar yayarak bütün bedenimin etrafında dans ediyordu.

Eli yine elime çarptığında ondan bir adım uzaklaştım. Rahatsız olmasını istemiyordum. Derin bir nefes aldım ve karşıya baktım. Eve az kalmıştı.

Gidecek miydi? Yoksa benimle mi kalacaktı?

O da derin bir nefes aldı ve ellerini cebine yerleştirdi. Bu hareketi dudaklarımda bir tebessümün filizlenmesine sebep olacakken Ecrin 'in yanında oturduğu an geldi aklıma ve sinirle dişlerimi sıktım.

Evet saçmaydı! Evet, belki de dünyanın en mantıksız düşüncesiydi. Ama yine de düşünmeden edemiyordum işte... Ecrin'i onun yanında görmeye katlanamıyordum.

Bunun adı kıskançlıksa evet, onu kesinlikle kıskanıyordum.

Beni öptü.

Kendi kendime utanarak sağ elimi yumruk yaptım ve dudağımın içini dişledim.

Kahrolası şey o kadar yanlıştı ki... Ve o kadar güzeldi ki...

Düşüncelerim kendimden utanmama sebep olacakken kendimi durdurdum.

Apartmanın önüne geldiğimizde adımlarımız yavaşça kesildi. Durup bana döndü, ben de ona. Uzun uzun baktım gözlerine, o da bana. Mavi göz sevmezdim aslında erkeklerde ama ona bir başka yakışmıştı.

Allah göz çıkurlarına özenle üflemişti mavi rengini. Öyle ki, gökyüzüne bile böyle yakışmıyordu bu renk.

Gözlerini bir kez kırptı, yutkundu ve uzun parmaklara sahip elini saçlarının arasına götürdü.
Sonra elini indirip bana bir adım yaklaştı.

"Toprak." dedi.
"Hım?"
Bir adım daha yaklaştı. Ellerini omuzlarıma yerleştirdi ve sımsıkı kavradı.

"Beni affet."

Gözlerimi kırpıştırarak baktım yüzüne. Ne için af diliyordu bu şimdi?

"Ne?" diye sordum kafamın karışıklığını sesime yansıtarak. Omuz silkti ve sağ elini omzumdan yanağıma kaydırdı. "Yani ben... Seni öptüm." dedi. İşte tam o anda ağzını sımsıkı kapatıp "Sus!" diye bağırmak istedim, sussun ve tek kelime etmesin.

AWAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin