Gözlerim karardı. Hayır, gayet net görüyordum ama öfkem bir anda öyle çok büyüdü ki, koyu kahverengi gözlerim siyaha çaldı, karardı. Evren'in bedenine sarılmış kollarım kasılırken onun da benden farksız olduğunu anlamam, nefes almamı bile güçleştirecek şekilde sarılmasından kaynaklanıyordu. Anlamıştı.
Yavaşça ayrıldım Evren'in kollarından. Gözlerimi kaldırıp yolun kenarına baktım. Orada duruyordu. Ellerini cebine koymuş, kaşlarını çatmıştı. Bana bakıyordu.
Sakallarını uzatmıştı. Seneler öncesine oranla daha olgun görünüyordu. Umurumda değildi. Artık umurumda olan tek şey hayatımdan def olup gitmesiydi. Başka bir şey daha vardı ama zihnim bunu itiraf edebilecek kadar cesur değildi henüz.
"Yanlış kişinin kollarındasın, güzelim." Tam ağzımı açıp onu tersleyecekken, yanımda adeta devleşmiş olan Evren konuştu. "Doğru kişi kim? Sen mi?" dedi alaycı gülüşünü ses tellerine serpiştirerek.
Fatih bize doğru birkaç adım attı. Hala istifimizi bozmamıştık, hala birbirimize yakın duruyorduk Evren'le.
Ve öfkeliydik.
Evren öfkeliydi, ama yüzüne zerre yansıtmıyordu bunu. "Evet," dedi Fatih kendinden emin bir ses tonuyla. "Ben onun için hep doğru kişiydim." İfrit olmuştum. Ama yine de alayla güldüm.
"Senin doğru olduğun yerde biz baştan yanlışız." Dedi Evren dudaklarındaki serseri gülüşünü gizlemeden. Elini yavaşça belime sarıp beni kendine çekti oturduğu yerden. "Söz konusu biz olunca tüm yanlışlar doğru oluveriyor."
Dilimi ısırdım. Yüzümde belirgin bir tepki oluşmasa da diğer benliğim kendini orada oraya savurarak şaşkınlığını resmediyordu. Bu nasıl güzel bir cümleydi...
Fatih kaşlarını kaldırdı. "'Siz' diye bir şey göremiyorum genç adam." Dedi. Genç adam mı? Evren'den en fazla üç yaş büyüktü.
"Göremezsin. Sen ve senin gibiler genelde göremiyor." Dedi Evren. Haklıydı. Kirli bir pencerenin arkasından bakarken temiz göremezdiniz.
Evren son derece rahat görünüyordu. Fatih'i öyle bir tarafına takmıyor gibiydi ki, Fatih yerinde olsaydım sinirlerim fena bozulurdu. Fatih'e baktım. Ellerini cebine soktu ve bize biraz daha yaklaştı. O sırada Evren bana dönüp hafifçe göz kırptı ve ayağa kalktı. Üzerindeki kumları silkelemeye gerek duymadan Fatih'in ona doğru yürümesini izledi. Tek bir adım atmadı, tek kelime etmedi.
Ayağa kalktım. Şu anda Evren benim için bir gösteri yapacaktı, bunu biliyordum. "Kendinden büyük bir adamla konuşurken daha dikkatli davranman gerekmiyor mu?" diye sordu Fatih gözlerini kısarak. Egosu mu zedelenmişti?
Evren de onun gibi ellerini cebine soktu. Buradan bakıldığında Evren Fatih'ten bir iki santim daha uzun görünüyordu. Başını Fatih'e hak verir gibi salladı. "Evet, çok haklısın." Dedi. "Eğer karşımda benden daha büyük bir adam olsaydı daha dikkatli davranırdım."
Adam kelimesinin üzerinde öyle bir durmuştu ki Fatih'in burun delikleri genişledi ve öfkeyle soludu.
"Ama ne yazık ki karşımda ne benden büyük biri var, ne de bir adam." Diyerek son noktayı koydu. Fatih öyle çok öfkelenmişti ki, sıktığı yumruğunu pantolonunun dışından bile görebiliyordum.
"Toprak az önce kime ait olduğunu sana kendisi anlattı, bence fazla show yapmadan bas git. Bizim konuşacaklarımız var." Dedi Fatih. Dişlerimi sıktım. Evren'in temsili yeterdi. Artık konuşma vaktim gelmişti.
Yavaşça onlara doğru yürüdüm. Fatih Evren'in gözlerinden ayırdığı gözlerini gözlerime sabitledi. Derin bakıyordu. Bana o kadar boş geliyordu ki bu, daha fazla görmedim gözlerini. Sadece baktım. "Bana bir baksana Fatih," dedim tüm ifadesizliğimi ve duygusuzluğumu üzerime giyinerek. "Sence şu an o on yedi yaşındaki kız mı var karşında? Sen ne'den bahsediyorsun? " deyip Evren'in yanına iyice yaklaştım. "Bende bittin. Ölsen tek gözyaşı dökmem, neden biliyor musun?" Dedim. "Çünkü sen beni çekinmeden öldürdün. Gerçi şimdi onun bir ölümden çok doğum olduğunu anlıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Teen FictionJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...