TOPRAK ALKAN
Bir, iki, üç...
Hiçbir şeyin yolunda gitmediğini anlamak için sadece üç saniye harcamıştım.
İş için randevumu Evren'in başında beklerken kaçırmıştım. Önemli değildi, önemli olan his dünyamda olanlardı.
Önemli olan bana davranış şeklinin bende uyandırdığı karmaşaydı.
Önemli olan, kalbimin tam o saniyelerde, sebebi aşikar çatırdamasıydı.Korkmuştum. Doğrusu, uzun zaman sonra ilk kez bu denli korkup saklanmak istemiştim. Kaçıp gitmek ve bir daha geri dönmemek.
Zihnini yahut bedenini kirli düşüncelerle karartmış biri değildim. Fakat sanki en kötüsü benmişim gibi hissediyordum. Bir şeyleri düzeltmeye gücüm yetmiyordu.
Hayat beni saf dışı bırakmış, dört nala, dolu dizgin koşuyordu. Yetişmek nâmümkündü.
Kafam güzeldi ama düşüncelerim bir süre sonra yine uyanıvermişti. Çok içmezdim, bu yüzden Evren'le devirdiğim bir iki bardak bile çarpmışken, yolda içip içip ağladığım bir şişe zihnimi yerle bir etmişti.
Evin yolunu bulamayacak duruma gelmeme bir salise kalmış gibiydi.
Hayatım daha önce de yerli yerinde değilken Evren eklenince bin parçalık, dağınık bir yapboza dönüşmüştü.
Çözmek bir ömür alırdı ve hayatımı, hayatımı düzeltmek için harcamaktan yorulmuştum.
Güç bela bulduğum evime sarsak adımlarla girip asansör yerine merdivenleri tek tek tırmandım.
Evimin kapısının önüne geldiğimde gözlerimin bana oynadığı oyunda malup olmamak için birkaç kez kırpıştırdım onları. Fakat oyun değildi, bunu enkaza dönüşmüş beynim bile anlayabiliyorsa o kesinlikle buradaydı.
Bir yanım buna inanmak istediğim için böyle düşündüğümü fısıldasa da onu boş verip bir adım daha attım.
Beni gördüğünde bir hayli şaşırmıştı. Fakat benim kadar şaşırmış olamazdı. Kalbim kırık, zihnim ise paramparçaydı.
Çünkü ben fark edemesem de yavaş yavaş benden biri olmaya başlamıştı.
Tıpkı Anka kuşu gibi hissiyatlarıma sığınarak, muntazam bir şekilde örmüştüm göğüs kafesimin etrafındaki çeperi. Öleceğimi hissettiğim anda, kendime yıkılması güç bir yuva inşa edip kalbimi baş köşeye oturtmuştum.
Sonra orada, göğüs kafesimde usulca can vermişti kalbim. Sahte teklemeleri bir işe yarmıyordu. Onu yıllar önce biri öldürmüştü.
O günden beri en çok bundan korkmuştum. Özenle ördüğüm kozamın yırtılması en büyük korkumdu ve başıma gelmesi olağandı.
Velev ki Evren adım adım ilerlemişti hayat çizgim üzerinde. Tek bir saniye bile sekteye uğramayan adımları, göğüs kafesimin bir nefes kadar yakınındaydı.
Parmaklarını içine geçirmiş, yırtmaya çalışıyordu. Ama ne yaptığını bilmiyordu. Tehlikeli olan da tam olarak buydu.
Farkındalıklar omuzlarıma oturmuştu. Gözlerim şiş ve kırmızı, bedenim soğuk ve güçsüzdü. Evren karşımda, gözleri hüzünlüydü.
İçimden geçenleri bağıra bağıra yüzüne söylediğimde çekip gitmesini beklemiştim. Fakat o beni göğsüne yaslayarak tüm isyanlarımı geniş göğsüne hapsetmişti.
Saçlarımı okşuyor, ellerimi sıkı sıkıya tutuyordu bırakmayayım diye.
Bırakmayacağımı biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Genç KurguJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...