-37- Dişi Kuş

140 19 1
                                    

Gözlerimi yorgun uyandığım bir sabaha araladığımda burnuma ulaşan kızarmış ekmek kokusu daha ayılmadan midemin guruldamasına sebep oldu. Mutfaktan gelen tabak çanak sesleri başta rahatsız edici gelse de saniyeler sonra verdiği histen mutlu olduğumu fark ettim. Yalnızlığa alışık olan ruhum bunu yadırgamış olsa da yalnız olmadığımı hissetmek iyi gelmişti. 

Çeşitli homurtular çıkararak yorganıma daha çok sarılıp yatağıma gömülmeye çalıştım. Yataktan kalkmayı hiç ama hiç istemiyordum çünkü hem çok yorgundum hem de yeni kurtulduğum yükümün hafifliğini yaşıyordum. Bu yüzden gözlerimi kapayıp biraz daha uyumayı çok isterdim. 

Ama bundan daha fazla istediğim bir şey vardı. 

O da şu anda mutfakta bana kahvaltı hazırlamak için kuvvetle muhtemel etrafı birbirine katmış olan Evren'i görmekti. Sırıttım kendi kendime. O kadar tatlıydı ki yattığım yerden yanaklarını mıncırasım gelmişti.

 Hastaneden dün akşam çıkmıştık. Nergis Teyzemin bin bir tembihi sonucunda Evren neredeyse yanımdan ayrılmamaya yemin edecekti. Neyse ki buna gerek kalmadan kendime çok iyi bakacağıma dair bir sürü söz vererek Evren'i bu günahtan kurtardım ve sonrasında taksiye binip eve geldik. Ona eve gidip dinlenmesi gerektiğini defalarca kez söylemiş olsam da kat'i suretle yanımdan ayrılmayı kabul etmemişti. Israrlarımı sürdürdüğümdeyse eğer bunu çok istiyorsam onunla beraber onun evine gitmem gerektiğini söylemiş, aksi takdirde onu bir kez daha kovacak olursam benimle sonsuza dek küs kalacağını şakayla karışık ifade etmişti. 

Allah'ım, çok tatlıydı!

Ve artık kalkmam gerekiyordu. 

Yani resmen evimde bir misafir vardı ve benden önce uyanıp bana kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu. Bana yazıklar olsundu!

Hızla yataktan zıplayıp etrafı hızlıca topladım ve mahmurluğumun geçmesi için elimi yüzümü iyice yıkayıp günlük rutinimi hallettim. Aynı hızla saçlarımı tarayıp çalı süpürgesi görünümünü normale yakın hale getirmeye çalıştım ve banyodan çıkıp mutfağa koştum. 

Gördüklerimin bir kısmı beni hiç şaşırtmazken diğer bir kısmı oldukça şaşırtmıştı. Evet, mutfak birbirine girmişti ve Evren kesinlikle perişan ve karizmatik görünüyordu. Ve tam önümde mükemmel bir kahvaltı masası duruyordu. Gözlerimi şaşkınlıkla aralayıp "Bunların hepsini sen mi yaptın?" diye sorduğumda karıştırmakta olduğu menemeni bırakıp bana döndü ve "Hayır, bir kısmını dışarıdan söyledim." dedi. Kaşlarım bu sefer daha büyük bir şaşkınlıkla havaya kalktığında kıs kıs gülüp "Şaka." dedi. "Elbette hepsini ben yaptım, Eşek Gözlü. Ne o? Beklemiyor muydun?" 

Dudaklarım, onu takdir ettiğimi belirtircesine büküldüğünde gülüşü çarpık bir hal aldı ve elindeki tahta kaşığı bana doğru sallayarak konuşmaya başladı. "Tamam, biraz dağınık çalışabilirim ama isteyip beceremeyeceğim hiçbir şey yoktur, güzelim." İstemeden kıkırdadım. Tam şu an o  kadar iddialı görünüyordu ki sırf bu öz güveni için bile gömlek iliklerdim. 

"Ona ne şüphe..." diyerek elimi tüy kadar hafif bir dokunuşla kahvaltı masasında gezdirdim. "Sen muhteşem bir dehasın, Evren Türkyılmaz."

Gözlerinin içi tehlikeli bir parıltıya ev sahipliği yaparken kaşlarından biri çok hafifçe yukarı kalktı ve suratındaki ifade kalbimi eritmek üzereyken "Bu sabah hem çok tatlı hem de çok açık sözlüsünüz, Eşek Gözlü Hanımefendi." diye mırıldandı bariton sesiyle. "Umarım daha fazlasını duymayı hak ediyorumdur." 

Yüzüm, cüretkar bir ifade alırken "Menemenle ilgilenmezseniz uğruna böbürlenip durduğunuz imajınız zedelenebilir." dedim işaret parmağımla arkasındaki tavayı işaret ederek. Gözleri kısılsa da başını bir kez, tehditkar bir edayla eğip bana arkasını döndü. Ben de bu sırada gözlerimi tekrar masaya çevirdim. Patates kızartması, kızarmış ekmekler, omlet, birkaç kahvaltılık ve az sonra hazır olacak menemen... Hepsinden azar azar yapmıştı ve Allah bilir bunları yapabilmek için ne kadar erken kalkmıştı. 

AWAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin