Canfeza: TİZ
EVREN TÜRYILMAZ
Yakın gelecekte gerçek bir tebessüm göremiyordum. Ne karşımda oturan Toprak'ın, ne de başka birinin bana yardım edebileceği düşüncesine olan inancım zayıflamıştı.Toprak, ne kadar bıkmış ve büyümüş gibi görünse de aslında içinde bir yerlerde, dolu dolu gülüp eğlenmek isteyen bir tarafı olduğunu biliyordum. Benim kararmış tarafımı minik parmaklarıyla temizleyebilir miydi?
Ondan yardım isteyen bendim, evet. Bu onun bana yardım edebileceğini düşünmüş olmamdan kaynaklanıyordu, ona da evet. Ama şimdi... Sanki hiçbir şey hallolmayacakmış gibi geliyordu.
Ecrin'in ağlayarak çıktığı kapıya gözlerimi değdirdim. Onu unutmak zorunda olmak içimi dağlıyordu. Klasikti belki ama ben onu unutmak için sevmemiştim. Kimse kimseyi unutmak için sevmezdi ki. Her şeyi boş verip onun peşinden buraya gelirken onu unutmak zorunda kalacağımı, bunu aklımdan geçireceğimi hiç düşünmemiştim.
Ama şu bir gerçekti ki, ona asla geri dönmezdim. Onu asla affetmezdim. Başkaları tarafından abarttığım düşünülebilirdi fakat sadakat hiçbir şeye benzemezdi. Bu affedilemezdi.
Bilmiyordum... Belki yanlış yapıyordum, belki doğru. Bu yolda Toprak'ı çok üzecektim. Ben üzmesem de o üzülecekti çünkü merhametle bezenmiş bir kalbi vardı. Çelik gibi sert olan ifadesini eritip yok eden sıcacık gözyaşlarını beni ağlarken gördüğü anda akıtmıştı.
Benim yanımda üzülecekti.
Ona söylediklerim aklıma gelirken seslice yutkundum. Ben tam olarak bir aptaldım!
Ne demiştim ona... Hayatıma hoş geldin mi?
Bencil herifin tekiydim. Bana, benim ona anlattıklarım göz önüne getirilince hiçbir şey anlatmamış olsa da, güzel bir hayata sahip olabileceğini biliyordum. İnsanlar onun gibi biriyle tanışmaktan mutluluk duyacaklardı. Bilmiyordum...
Babasının ve annesinin biricik kızı olabilirdi. Dışarıdaki hayatında birçok arkadaşı olabilirdi. Ben sadece bunalımlı kişiliğimi ona yansıtmakla kalırdım. Ne o bana bir şey katabilirdi bu durumda, ne de ben ona.
Başıma gelen kötü şeyleri, duygularımın en kötü tarafını, hayal kırıklıklarımı, esprili bir üslupla kendime kabul ettiriyor, bir nevi kendimi kendimden bu şekilde koruyordum.
Ama bu karamsar tarafımı örtbas etmeye yetmezdi.
Derin bir of çekip ellerimle yüzümü sıvazladım. Ne yapacaktım?
"Hayırdır? Bir şey mi oldu?" diyen Toprak'a düz düz baktım. Cidden, sormuş muydu bu soruyu?
Zaten saniyeler sonra yüzünü buruşturup saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdığında sorduğu sorunun gereksizliğini kavramış olduğunu fark ettim.
Koyu renk kaşlarını çatıp parmaklarını çıtırdattıktan sonra ellerini dizlerine yasladı ve öne doğru eğildi. Önemli bir şey söyleyecek gibi duruyordu.
Dudaklarını diliyle ıslatıp hafifçe araldı. Neden hareketlerini bu denli dikkatle izlediğimi bilmiyordum.
"İstersen Ecrin'i güzelce pataklayabilirim. Çok ciddiyim. Onun gibi kızlar için fiziksel acı da en az duygusal acı kadar mühimdir. Hemen şimdi gidip bulup ağzını burnunu dağıtabilirim?" dediğinde gülsem mi ağlasam mı karar verememiştim.
Ecrin her ne kadar beni parçalamış olsa da ona fiziksel olarak kasıtlı bir zarar veremezdim. Ama böyle bir şeyi yapabilecek olduğunu biliyordum. Bilmiyordum, belki de sadece keyfimi yerine getirmek için kendince saçmalamayı tercih etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Novela JuvenilJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...