Gözlerimi kırpıştırdım. Ne midemdeki yemekleri, ne de aldığım nefesi hissediyordum.
"Dinlerim." diye fısıldadım.
"Teşekkür ederim." dedi. O da fısıldamıştı.
O anda, gerginliğini üzerinden atmam gerektiğini hissedip benden beklenmeyecek bir enerjiyle ayağa kalktım ve "Film izleyelim mi?" diye sordum. Bu teklifi beklemediği her halinden belli olurken hafifçe tebessüm ederek "Olur." dedi.
İçeriden bilgisayarı getirip onun kucağına bıraktım. "Film seç. Ben de mutfaktaki işleri halledip gelirim."
Arkamı dönüp biraz düşünebileceğim için sevinerek adım attım. Fakat arkamda hissettiğim hareketlilik erken davrandığımı suratıma hönkürürcesine beni takip etti.
Dönüp baktığımda Evren'in ayağa kalkmış olduğunu gördüm. Ona soru dolu gözlerle baktığımda "Ben de yardım edeceğim, hadi." dedi.
Şaka mı yapıyor diye suratını dikkatle incelemeye başladığımda, şaka yapıyor oluşu hariç bütün detayların farkına varmıştım.
Gerçekten... Çok güzel bir yüzü vardı.
"Hani sen kendi evinde bile temizlik yapmıyordun ve bu prensiplerine tersti?" dedim yarım ağız gülerek.
Benim gülüşümü taklit ederek "Hala prensiplerime ters. Ama zaten dün benim evimde her şeyi sen yaptın, burada da bari yardım edeyim dedim. Hem kendimi daha iyi hissediyorum bugün." dedi.
Dudaklarımı büküp omuzlarımı silktikten sonra mutfağa gittim. Sonrası ise tam bir ironiydi. Kırılan iki bardak ve bir tabağın ardından Evren'i asla mutfağa sokmamam gerektiğini anlamıştım.
"Ya Evren ya!" diye cırladım elimde olmadan. Bana üstten üstten bakarak konuştu, tıpkı bir çocuk gibiydi.
"Hayır ne var yani ellerim köpüklüyse ve tabakla bardaklar elimden kaymışsa?" dedi.
Dudaklarımı birbirine bastırıp sessizce iç çektim ve ona sandalyeyi gösterdim.
"Lütfen sadece otur." dediğimde itiraz etmek için dudaklarını aralamıştı ki, elimi tekrar savurup "Otur." diye tekrarladım. Bu sefer gidip oturdu ve kollarını göğsünde kavuşturdu.
Kırıkları toplayıp çöpe attıktan sonra kısa sürede işimi bitirdim. Üzerimde gezinen gözlerin rahatsızlığıyla kıpırdanıp arkamı döndüm ve onunla göz göze geldim.
"Film?"
"İzleyelim."
Beraber oturma odasına gidip koltuğa oturduk. Bilgisayarı elime aldım ve ona dönüp "Ne izleyeceğiz?" dedim.
Bir süre düşündü. Bu süre zarfında ben de gözlerine bakıyordum.
"Bilmiyorum, ama öyle romantik, yapış yapış filmler izlemem ben haberin olsun." dediğinde yüzümü buruşturarak baktım ona.
"Klişe erkek tipi." dedikten sonra bilgisayarı açıp Yenilmezler'in ilk filmini açtım. Tam bir Stark hayranıydım ve ne kadar izlersem izleyeyim yine aynı zevki alıyordum bu filmden.
Ona sorarcasına baktım. Başını olumlu anlamda sallayıp bana yaklaştı ve başlattığım filmi izlemeye başladık.
Film bittiğinde yine ve yine övgü dolu cümlelerimi gizleyememiştim. Evren ise benim bu kadar çok sevdiğim filmin bir aksiyon filmi olmasının şokunu yaşıyordu.
Hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı ve Evren'in 'Bu akşam beni dinler misin?' deyişi aklımdan çıkmıyordu.
Hava kararmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AWARE
Teen FictionJaponca bir kelime olan aware, olağanüstü bir güzelliğin, kısa bir anın içimizde yarattığı his anlamına gelir. 🌸🌸🌸 "Sormak istediğim bir şey var." Dedim. Beni teşvik edercesine başını salladığında devam ettim. "Sen bana anlatırken içtik de niye b...