Selamlar,
Bir 100 bin daha artmışız. Vay be! Hem de bir iki gün içinde.
Teşekkürler ❤️🫰Keyifli okumalar...
&Kuruyan saçlarımı savurarak fön makinesini yerine koydum. Elimle saçlarıma şekil verdim ve dudağıma şeftali rengi bir parlatıcı sürerek kendime bir kez daha baktım. Çok hafif bir makyaj yapmıştım ama oldukça doğal ve güzel görünüyordum.
Yüksek bel, diz kısımları yırtık bir kot pantolon giymiştim. Beyaz ipek bluzumu pantolonun beline yerleştirdim ve üstüne uzun vatkalı siyah bir ceket giyindim. Son olarak boynuma altın renkli birbirinden farklı kolyeler taktım ve telaşla kolumdaki saate baktım.
Bu akşam beni Zeus'a Kadir götürecekti. Uygar'ın bu gece çok önemli bir toplantısı vardı. Holding'den sonra yanıma uğrayacak ve beni eve bıraktıktan sonra da depoya geçecekti. Gergindi. Bunu sesinden anlamıştım. Bu akşam dışarıya çıkmamı istemiyordu. Ama sırf ben üzülmeyeyim diye sesini çıkarmamıştı. Bunu biliyordum.
İç çekerek ayağa kalktım. Aslında ben de gitmek istemiyordum. Zaten sadece iki saat kalacaktım. Kendime son bir kez daha bakarak odadan dışarı çıktım. Tam merdivenlere doğru bir adım atmıştım ki başımı çevirerek sabahki odaya baktım. Nedense o odaya girmek için inanılmaz bir istek duyuyordum. Sonuçta Uygar'ın anne ve babasının odasıydı. Oraya girmemde ne gibi bir hata olabilirdi? İçimdeki sesi dinleyerek yönümü değiştirdim ve hızla odaya doğru yürüdüm.
Son bir kez etrafıma bakındım ve yavaşça kapıyı açtım. İçeri girer girmez burnuma eskimiş kitap kokusu doldu. Merakla odayı inceledim. Yirmi yıllık olmasına rağmen, sanki oda bugün dizayn edilmiş gibiydi. Krem rengi eskitme mobilya takımı ve mürdüm rengi halıyla oldukça şık ve göz alıcıydı.
Odanın ortasında ihtişamlı bir yatak bulunuyordu. Etrafı incelemeye devam ettim. Tam karşıda duran kitaplık dikkatimi çekti ve oraya doğru yürüdüm. Sahiplerinin vefat etmiş olmasına rağmen, bu eşyalar gerçekten huzur doluydu. Kitaplar özenle dizilmiş ve alfabetik sıraya göre yerleştirilmişti. Melek Hanım çok titiz ve düzenli bir kadın olmalıydı. Ellerimi kaldırdım ve parmaklarımı kitapların üzerinde gezdirdim. Çok garip bir duyguydu.
Odanın diğer köşesinde büyük bir çalışma masası vardı. Yavaşça oraya doğru yürüdüm. Masanın üzerinde duran tamamlanmamış dosyaya, mürekkebi kurumuş kalemlere ve hemen yanında duran zarif kadın gözlüğüne hüzünle baktım. İçim acıdı. Çünkü hepsi sahipsiz kalmıştı. Tamamlanmış dosyanın üzerindeki yazı dikkatimi çekince, dosyayı elime aldım ve yazıyı okudum.
"Türkiye'nin Kaybolmuş Çocukları"Melek Hanım'ın çocuklarla ilgili yaptığı projeleri zaten biliyordum. Merakla dosyayı açtım ve inceledim. İçinde yüzlerce çocuğun resmi vardı. Hepsi farklı yaşlara ve farklı şehirlere göre sıralanmıştı. Tek ortak noktaları kaybolmuş olmalarıydı. Melek Hanım hepsiyle ilgili notlar almış ve sıralamıştı. Ama maalesef projesini tamamlayamadan öldürülmüştü. Hüzünle dosyayı kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN
Romanceİşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geçirmişti. Yavaş yavaş yanına yaklaştım ve tam önünde durup ona baktım. O kadar güzeldi ki... Bir papa...