24. bölüme kadar geldik. Nasıl gidiyor? Severek okuyanlar bir el kaldırsın bakalım 🥰
Fazla uzatmayayım bugün, bölüme geçebilirsiniz.😘
Keyifli okumalar...
&
Sabah güneşi içimi ısıtıyordu.
Terasa hazırladığım kahvaltı masasına son bir kez daha baktım, her şey hazırdı. Uygar erkenden uyanıp duşa girmişti. Bugün çok önemli bir toplantısı vardı ve holdinge gitmek için hazırlanıyordu.O, duşa girer girmez mutfağa gidip çayı demledim ve hemen kahvaltıyı hazırladım; onu mutlu etmek istiyordum çünkü. Ocaktaki menemene bakarak gülümsedim, tam istediğim kıvama gelmişti. Dolaptan biraz acı pul biber alıp menemenin üzerine serptim ve çayları doldurdum.
Tam tepsiyi almak için uzanmıştım ki belime dolanan kollar bana engel oldu. Uygar saçlarımı tek omzuma aldı ve boynuma sakallarını sürtüp dudaklarını bastırdı. Gıdıklanınca gülümsedim. Beni yavaşça çevirdi ve gülümseyerek gözlerime baktı. Başını sağa sola sallayıp, "Sana neden doyamıyorum ben? Tam anlamıyla bir bela olduğunun farkında mısın? Beni çıldırtan ve vazgeçemediğim bir bela..." dedi.
Tek kaşımı havaya kaldırıp cevap verdim: "Sana kahvaltı hazırlayan bir kadına bela demeye utanmıyor musun?"
Uygar kahkaha attı ve hızla beni kendisine çekip sıkıca sarıldı, sonra da kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Ben bela severim güzelim. Hele ki bu bela kanımı kaynatıyorsa ve beni benden alıyorsa hap diye yutarım. Ulan deli oluyorum kadın sana!"
Bu kez kahkahayı atan ben oldum. Uygar beni havaya kaldırıp kucağına alınca da çırpınarak bağırmaya başladım: "Ya bırak beni! Çaylar buz gibi oldu. Hem menemen de yanacak. Uygar, bırak!"
Kaşlarını çatarak baktı ve "Sence umurumda mı?" dedi. Gözlerimi kısarak cevap verdim: "Ama benim umurumda. O kadar hazırlık yaptım ve eğer beni bırakmazsan sana bir daha kahvaltı hazırlamam. Şimdi indir beni ve kahvaltımızı yapalım."Bu kez de kaşlarını havaya kaldırarak sordu: "Tehdit, öyle mi? Böyle hırçın olduğun zaman beni daha beter çıldırttığının farkında mısın, küçük hanım?"
Yavaşça eğildim ve dudaklarımı yanağına değdirdim, sonra da onun gibi fısıldadım: "Eğer o menemen yanarsa olacaklardan sorumlu değilim. İşte o zaman çıldırmak nasıl oluyormuş görürsün!"
Uygar başını sağa sola salladı ve beni yavaşça yere indirdi. Hemen koşup menemenin altını kapattım ve soğuyan çayları döküp yeniden doldurdum. Uygar kapıya dayanmış, kollarını birbirine bağlayarak beni seyrediyordu. Başımı çevirdim ve ona baktım. Gözleri parlıyordu, bana böyle aşkla bakmasına bayılıyordum.
Gülümsedim ve gözlerimle çayları gösterdim. Tek kaşını kaldırdı ve gülümserken tezgahın üstündeki çayları aldı, ben de menemenleri alıp terasa yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESKİN
Roman d'amourİşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geçirmişti. Yavaş yavaş yanına yaklaştım ve tam önünde durup ona baktım. O kadar güzeldi ki... Bir papa...