Tek bir saniyede insanın dünyası yıkılır mıydı?
Benim yıkılmıştı..
Yok olmuştu üstüne beni de yok etmişlerdi..
"Ne?"
Dedim tüm hayal kırıklığımla.
O ise hiçbir şey demeden sadece sırıtıyordu.
"Biliyordun değil mi?"
Dedim gözyaşlarım arasından.
"Biliyordun değil mi?! Sırf bu yüzden beni öldürdün!"
Kendimi yere atıp ellerimle yüzümü kapatarak ağlamaya başladım.
Neden yapmıştı bunu bana?
Ben ona bir tane bile kötü bir şey yapmamıştım..
Gözyaşlarımı yavaşça sildim ve etrafa baktım.
Başka biri var mıydı? Beni görebilen..
Başka bir ölü...
Ayağa kalktım ve gözüme kestirdiğim mezarlardan birine giderek kazmaya başladım.
"Hadi kalk! Sen de ölüsün ben de!"
Kazmaya devam ederken bağırdım.
"Peki neden bir tek ben mezarda değilim?!"
Son hız kazarken arkadan Jimin'in endişeli sesini duydum.
"Orada bir şeyler mi oluyor?"
Hepsi aynı an da benim olduğum tarafa baktığında cesedi kaldırarak mezardan dışarıya attım.
Mina çığlık atmış, Jimin korkulu gözlerle cesede bakmıştı.
Jungkook bile korkmuştu..
Güldüm.
"Sadece ben görünemiyorum ha?"
Toprakları da alıp etrafa atmaya başladığımda bağırdım.
"Bu çürümüş cesedi bile görüyorlar ama beni göremiyorlar!"
Toprakları avuçlayıp avuçlayıp etrafa atarken aniden kaldırdığım kolum havada kalınca şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım.
"Yoongi?"
Mina şaşkınlıkla konuştuğunda anlamıştım.
Beni tutan kişi Yoongi'ydi..
"Bunları sen mi yaptın?!"
Jimin sinirle bağırdığında arkama dönerek Yoongi'ye baktım. O ise Jimin'e bakıp kafa sallamıştı.
"Evet. Küçük bir şakaydı. Hadi şu cesedi geri gömün. Benim biraz işim var."
Kolumu çektiği gibi beni hızla ağaçların arasına soktuğunda şaşkındım.
2 buçuk aydır burada olmama rağmen hiç ağaçların arasına gitmemiştim.
İlk kez görüyordum buraları..
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"
Yoongi bana bakıp konuştuğunda şaşkınlıkla ona döndüm.
"Ne yani? Beni görebiliyor musun?"
Alayla gülümsedi.
"Sana dokunabiliyorsam seni görebiliyorumdur değil mi?"
Tuttuğu kolumu hızla çektim.
Bu çocuk kendini ne sanıyordu da ona hesap verecek mişim..?
"Körler dokunabilirler ama göremezler.."
"Ama ben kör değilim."
"Ben de hayatta değilim."
Dedim hızla.
Daha çok sinirlenmeye başlamıştım..
"Ben yaşamıyorum ve sen bana dokunup beni görebiliyorsun. Ama Jimin ve Mina göremiyor."
Bilmişçesine gülümsedi.
"Ben belirli şeyleri görebilirim."
"Neyleri?"
Dedim merakla.
Ben neyim de beni görebiliyor ki?
"Lanetli şeyleri.. Ve ya lanetlenmiş şeyleri.."
Lanetlenmiş mi? Ne saçmalıyor bu çocuk?
Onu görmediğim sürelerde sanırım bir yerlerde aklını bırakmış.
"Peki bu lanetlenmiş şeyler nasıl lanetleniyor?"
Dedim alayla.
Sesimdeki alayı fark etmiş olmalıydı ki bana ters bir bakış atmıştı.
"Bazenleri 'Lanet olsun' deriz. Bu laneti başka şeylere de söyleriz."
"Mesela?"
Konuşmasını bozduğumda kaşlarını çatarak bana baktı.
Nedensizce onu sinir etmek beni mutlu etmişti.
"Mesela arabamız bozulur ve sinirlenip 'Lanet olsun böyle arabaya!' deriz. O zaman o araba o kişi tarafından lanetlenmiş olur. Ve ya bir kişi bir kişiye sinirlenir ya da kızar ve der ki 'Lanet olsun sana!' o kişi de karşısındaki tarafından lanetlenir."
Dediklerini dinleyince nedensizce mantıklı gelmişti bana.
Merakla sordum.
"Peki ben de mi biri tarafından lanetlendiğim için böyle oldu?"
O sırada aklımdan Jungkook geçiyordu..
Kesin beni öldürmeden önce beni lanetlemişti..
"Hayır.."
Dedi Yoongi tüm düşüncelerimi alt üst ederken.
"Ne o zaman?"
Dedim heyecanla.
Jungkook değilse nedendi?
"Unuttun mu? İblis de Tanrı tarafından lanetlenmişti.."
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)