"Neredeyim ben?!"
Beynimde yankılanan sesle çığlık atarak kulaklarımı kapattım.
Ne kadar kapatmış olsam da sesini hâlâ duyuyor olmam daha çok çığlık atmama sebep oluyordu.
Aniden kapı açılıp biri beni kollarıyla sardığında rahatladığımı hissetmiştim.
"Tzuyu?"
Beni büyük bir güvenle saran kolların sahibine baktım.
Jungkook?
"Tzuyu?"
Dedim ne kadar zor bir durumda olup rol yapamayacak bir hâlde olsam da.
"Yine beni biriyle karıştırıyor olmalısınız."
Güvenli kollarını istemeye istemeye kendimden uzaklaştırdığımda sinir olmuştum.
Şu an da en çok ihtiyacım olan şeyi bile kendi ellerimle itiyordum.
"Kim olduğun umurumda değil. İyi misin?"
Umurunda değil miydi?
Eğer ona şimdi ben Tzuyu'yim deseydim yine de umurumda değil der miydi?
Başımı salladım.
Beni kollarımdan kaldırarak gözlerime baktı.
Bu derin bir bakıştı..
Bu bakışıyla kendimi ölüyormuş gibi hissedebilirdim ama zaten ölüyormuş gibi olduğum için bu bakış bir değer kazanamamıştı içimde.
"Biraz temiz hava almak ister misin?"
Tekrardan başımı salladığımda koluna girdim ve beraber hastanenin bahçesindeki bankalardan birine oturduk.
Başım yine ağrımaya başlamıştı ki bu sanırım Shin Shin'in konuşabileceğinin habercisiydi.
"Bu arada adın ne?"
İlgiyle bana bakan Jungkook'a dönerek gülümsedim.
"Shin Shin."
"Shin Shin?? Ben buradayım! Tanrım neler oluyor?! Karşımdaki çocuk da kim?! Neredeyim ben?!"
Acıyı saklamak istercesine zorlukla yutkundum.
"Ya sen?"
Rahatça gülümsedi.
Bu çocuk ne zamandır başkalarıyla konuşurken bu kadar rahattı?
"Jungkook-an."
"Ne?"
Dedim şaşkınlıkla.
Jungkook-an da neydi?
Adını falan mı değiştirmişti yoksa?
"Adım."
Dedi gülümseyerek.
"Jungkook-an."
"Jungkook-an da kim?! Tanrım! Cidden neredeyim ben?!"
Hem şaşkınlığımla hem de başımın ağrısıyla kalbim sıkıştığında öksürmeye başladım.
Taehyung'un bana aldığı uzun kollu beyaz elbisenin kolları öksürüğümdeki kanla boyandığında Jungkook'un görmemesi için hızla arkama götürerek sakladım.
"Artık gitsem iyi olur. Soğuk oldu."
Hızla ayağa kalktığımda gözümün kararmasıyla kendimi yere düşer gibi hissetmiştim ama görüntüm netleşince ayakta olduğumu anlamıştım.
Hemen yürümeye başladığımda o da kalkarak bana yetişti.
"Hey! Bu kadar hızlı gidemezsin! Seni buraya ben getirdim! Bana teşekkür-"
Aniden gelen öksürüğümle ağzımı kapatamayıp Jungkook'un beyaz okul gömleğine siyahımsı kanlarımı attığımda şaşkınlıkla gözlerini açarak kolumu kavradı.
"Sen.."
Kavradığı kolumun kanlı olan olduğunu fark etmemle gözlerimi kocaman yaptığımda merak ederek kolumun ucuna baktı ve bağırdı.
"Tanrım! İyi bile değilsin! Neden iyiyim diyorsun ki?!"
Hızla beni kucağına alıp hastaneye koştuğunda hayranlıkla olduğum yerden yüzünü inceledim.
Bir kişi nasıl böyle mükemmel olabilirdi ki?
"Neredeyim ben?!"
Bıkmadan aynı soruyu sormaya devam eden Shin Shin'le gözlerimi kapattım.
Acaba Jungkook benim içimdeyken böyle acılar çekmiş miydi?
Eğer çektiyse neden bir kez olsun söylememişti?
"Hey! Sakın tekrar bayılma olur mu?"
Neden tekrar dediğini anlamasamda endişeyle yüzüme bakan Jungkook'la gözlerimi açarak ona baktım.
Gözleri endişe doluydu..
Benim için endişelenmesi beni mutlu ederken başımı sallayarak zorlukla gülümsedim.
"Tamam."
Gülümsemem tamamen yüzümü kaplarken konuştum.
"Jungkook-an."
Mutlulukla tekrardan gözlerimi kapattığımda,
"Jungkook-an da kim aptal? Ben Taehyung."
Diyen sesle gözlerimi kocaman açarak kucağında olduğum kişiye baktım.
"Taehyung?!"
Alayla gülümsedi.
"Tabii Taehyung.. Onca süre beni Jungkook olarak mı hayal ettin?"
Güldü.
"Cidden aptalsın."
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)