"Çek o ellerini sevgilimin üzerinden."
Taehyung yanımıza gelip Jungkook'un elini hızla ittirdiğinde resmen tıslamıştı.
"Tamam."
Umursamazca cevap veren Jungkook'la her zaman olduğu gibi yine bin parçaya bölünmüş gibi olmuştum.
"Eve gidelim."
Taehyung kolumu sertçe kavrayıp beni sıradan kaldırdığında ona baktım.
"Gitmek istemiyorum."
Çünkü o ev benim ürkmeme neden oluyordu ve bu çok sinir bozucuydu.
Babamın ölürken ki yüz ifadesine bile gülen ben sıradan bir evde duyduğum sesle hıçkıra hıçkıra ağlamıştım.
"Eve gidelim dedim."
Tehtitkâr ses tonuyla başa çıkamayacağımı anlayıp başımı salladığımda biraz uzun, bakımlı tırnaklarını derimi parçalayacakmış gibi tenime bastırarak bizi okuldan çıkardığında dışarıda duran siyah son model arabaya götürdü.
"Ehliyetin var mı?"
Ne kadar canım yansa da düşündüğüm tek şeyin bu olmasıyla Taehyung gözlerini devirdi ve kolumu bırakıp beni arabanın içine hızla sokarak kendisi de direksiyona geçti.
"Neden cevap vermiyorsun?"
Hızla arabayı çalıştırmasını izledikten sonra bir şey demeyeceğini anladığımda gözlerimi kolumda durmaya devam eden tırnak izlerine çevirdim.
Genelde iki saniyede kaybolması gereken izler kolumda öylece duruyordu.
Sessizce 'Bu imkansız...' diye mırıldandığımda Taehyung alayla gülümsedi.
"Önceden imkansız dediğim her şeye sahibim."
Gözlerimi ona çevirdiğimde gülümseyerek araba sürüşüne baktım.
"Bunu nasıl yaptın?"
Omuz silktiğinde gözlerimi tekrardan yola çevirdim.
Büyük bir kilisenin önünde durmuştuk ve bu beni nedensizce rahatsız etmişti.
"Neden durduk?"
Dedim tedirgince.
Gülümseyerek bana döndü.
"Çan sesiyle huzur buluyorum. O yüzden durup birazdan çalacak olan çanı dinlemek istedim."
Korkuyla kalbim hızlanırken nefes alış verişlerim artmıştı.
"Arabayı çalıştır. "
Dedim sakin kalmaya çalışırken.
Neden böyle tedirgin ve huzursuz hissettiğimi bile bilmiyordum ama yine de içimde bir yerlerde o çan sesini duymamam gerektiğini söylüyordu.
"Çalıştır!"
Hızla bağırdığımda saatin gelip çanın çalmaya başlamasıyla kulaklarım çanın o yüksek sesiyle dolmuştu.
Her çan sesinde kalbim daha çok sıkışırken gözlerimin kararmasıyla karşımda bir ayna gördüm.
Aynada benim görünümümde tıpkımın aynısı olan bir kız vardı.
"Shin Shin?"
Dedim şaşkınlıkla.
Neden buradaydım ve daha önemlisi karşımda neden ayna vardı?
"Konuş benimle."
Dediğinde şaşkınca ona bakmaya devam ettim.
Ne konuşmasından bahsediyordu ki bu kız?
"Ne?"
Dedim anlamadığımı belli ederken.
Gülümsedi, bu gülümsemesinde çeşit çeşit neden vardı sanki; keder, acı, mutluluk, alay ama en önemlisi intikam.
"Nerede olduğumu biliyorum artık. O yüzden konuş benimle, sadece fısılda.. Ben seni mutlaka duyarım."
Tekrardan gülümsediğinde gözlerim yeniden etrafı görmüştü.
Ama çan hâlâ devam ediyordu..
Büyük acıyla çarpan kalbimin üstüne elimi götürerek yüzümü buruşturdum.
"A-arabayı.."
Nefes nefese kaldığımda bir elimle alnımdan su gibi akan terlerimi sildim.
"Çalıştır.."
Kirpiklerime takılıp gözlerimi acıtan saç tutamlarını geriye doğru iterken zorlukla Taehyung 'a baktım.
"Sürekli çanların olduğu yerden yürü, tamam mı?"
Beynime bir ok gibi saplanan şeyle kulaklarımda yankılanan çan sesleri yok olmuş onunla eş zamanlı olarak kalbimin çarpıntısı da durmuştu.
"Neden çanların yanından yürümemi istedin?"
Tüm seslerin yok olmasıyla arabayı çalıştırmaya koyulan Taehyung'a baktım.
Çok da uzak olmayan geçmişi hatırlamamı beklemiyordu sanırım, direksiyonu tutan elleri durmuştu.
"Sadece.."
Diyerek başladığı sözüne bana bakarak devam etmek ister gibi bana döndüğünde yoğunlaşan göz rengini inceledim.
"Sadece bir planım var Tzuyu."
O da gözlerini benim gözlerime odakladığında konuştum.
"Bizim zaten bir planımız var."
Gülümseyerek saçlarını geriye attı ve önüne dönerek direksiyonda kendine özgü birkaç ritim tutturarak vurdu.
"O sadece bir B planıydı. Benimki A planı."
"Peki A planımızı bana söylemek ister misin?"
İmayla ona baktığımda yüzündeki ifadeyi sorguluyordum.
Bir kişinin yüz ifadesi nasıl böyle olabilirdi ki, ifadesiz?
"Biz diye bir şey yok Tzuyu. Biz sadece aynı hedefe yürüyormuş gibi görünen ama farklı amaçlar güden iki kişiyiz. İsteklerimiz tamamen farklı."
Ne saçmalıyordu o böyle?
Bu işlere onunla başlamıştım ben, halbuki şimdi amaçlarımız farklı diyordu.
"Sen ne istiyorsun o zaman Taehyung? Kurduğumuz plandan benim amacımı biliyor olmalısın zaten. O yüzden söyle ki haksızlık olmasın."
Ağır hareketlerle kafasını bana çevirip bir süre yüzümü inceledi.
Şu an da yapmasını en son isteyeceğim bir şeydi bu.
"Senin amacının.."
Dudaklarını hafifçe aralayıp bana baktı.
Kelimelerini seçmeye çalışır gibi bir hâli vardı.
"Senin amacının tamamen aynısı ama zıttı Tzuyu."
"Ne?"
Dedim şaşkınlıkla, tekrardan konuştu.
"Sen Jungkook'u istiyorsun, ben de Jungkook'u istiyorum*. Ama senin zıt yönünde."
.
.
.
.
.
*Ship amaçlı yazılmamıştır. Aranızda VKook shipleyen varsa lütfen sakin kalsın. 😁
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)