Gözlerimi açtığımda ne olduğunu anlayamamıştım.
Neredeydim ben?
Neden hiçbir şey göremiyordum?
Gözlerimi tekrar tekrar açıp kapattım.
Belki de gözlerimi hiç açmamışımdır diye düşünüyordum.
Belki de bu yüzden etraf karanlıktı..
"Hayır.."
Dedim içimden.
"Gözlerim açık, buna eminim.."
Yerden destek alarak ayağa kalktım.
Etrafımda bir sürü ağaç vardı.
Ay, ışığının birazını buraya da yansıttığı için en azından etrafımın ağaçlarla çevrili olduğunu anlayabiliyordum...
"Yoongi?"
Dedim korkuyla.
En son onunla konuşuyordum.
Garip olan şeyse hem ne konuştuğumuzu hem de neler olduğunu hatırlamamamdı..
"Yoksa?"
Diye konuştum kendi kendime.
"Yoksa yine mi hafızamı sildi?"
Ne olduğunu hatırlamaya çalıştım.
Bana bir şeylerin nasıl lanetlendiğini anlatmıştı.
Sonra bana beni neden gördüğünü açıklayacaktı ama devamı yoktu..
En son ne dediğini hatırlamıyordum...
Yürümeye başladım.
Tahminlerime göre şu an da mezarların olduğu yere gidiyordum.
Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm..
Bir türlü ağaçlardan kurtulamıyordum.
Etrafa baktım.
Aklımdan korku senaryoları geçmeden önce buradan çıkmalıydım yoksa korkudan ağlaya bile bilirdim..
Tekrardan etrafa baktım ve gördüğüm turuncumsu ışıklarla hızla oraya koştum.
Birkaç benim yaşlarımdaki kız ve erkekler kamp yapıyordu.
"Ciddi misiniz?"
Dedim içimden.
"Hemen mezarlığın yanındasınız.."
Gizlice yanlarına gidip boş oturaklardan birine oturdum.
Madem beni görmüyorlardı, bunu kullabilirdim değil mi?
"Neden iki saattir kahveleri yapamadınız?"
Oturaklar da oturan çocuklardan biri konuşunca çoğu kişi gülümsedi ve kurdukları çadırların hemen arkasında bir şeyler yapan iki kıza baktılar.
Demek orada dikilen kızlar kahve yapıyormuş, yani yapmaya çalışıyormuş..
Güldüm.
Alt üstü bir kahveyi bile becerememişler..
"Sen de ne kadar mızmızlandın Alex. Sadece beş dakika oldu burada duralı."
Demek çocuğun adı Alex'di..
İngiliz miydiler acaba?
"Shin Shin nerede?"
İlk başta yani hemen karşımda oturan çocuk konuşunca şaşırmıştım.
Demek aralarında Koreli de vardı..
"Ev bebesi arkadaşımız üşüdüğünü söyledi. Kazak giyecekmiş.."
Alayla konuşan kıza baktım.
Shin Shin denilen kızla gerçekten arkadaş mıydılar?
"Em!"
Sinirle bir çocuk bağırdığında tüm gözler ona dönmüştü.
Ben de merak etmiştim ama hem hemen yanımda oturduğunu hem de Koreli olduğunu görünce şaşırmıştım.
"Sevgilimle böyle konuşamazsın!"
Şimdi anlamıştım..
2 İngiliz 1 Koreli erkek ve 2 İngiliz 1 Koreli kız..
Üçlü bir çift kampıydı bu.
Peki neden hepsi Korece konuşuyordu?
"Kabul etmelisin. O bir bebe."
Saçma konuşmalarıyla bunalırken Shin Shin denen kızı merak ettiğim için gizlice pembe çadıra girdim.
Ama bu gizli girişimi çadırın fermuarının sesi bozunca sinirle söylendim.
Çadır fazlasıyla büyüktü.. Burada ayakta bile durabilirdik.
"Taehyung.. Daha giyinmedim. Çıkabilir misin?"
Arkası dönük bir şekilde üstü çıplak uzun kahverengi saçları olan bir kızı görünce anlamıştım.
Bu kız Shin Shin'di..
"Em? Sen misin yoksa?"
Arkası dönük bir şekilde hızla elinde tuttuğu kazağı giyip bana döndüğünde neredeyse şok geçirecektim.
İnsanların çift yaratıldığı kesinlikle doğruydu..
Buna önceden inammazdım ama artık zorla da olsa inanmalıydım çünkü karşımda ikizim olsa ondan daha çok benim aynım olacak bir kız duruyordu..
Ve bu kız Shin Shin'di..
Tzuyu değil...
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)