Hani bazen hayat üstünüze üstünüze gelirdi ya..
Sanki herkes o günü bulmuş gibi yüklenirdi size.
Herkes, her şey aynı günü bulmuştu bende de.
Sabah sabah öğretmenin saçma ötesi kızışına maruz kalmış, sırtımın kanaması üzerine bayılıp revire götürülmüş, revirde ise çürüdüğümü öğrenerek kafayı yemiş bir hemşirenin az da olsa şiddetine uğramıştım.
Şimdi ise bir ambulansta sedyeye yüzüstü yatırılmış bir şekilde hem yeniden kanamaya başlamış sırtımdaki kan durdurulmaya çalışılıyor hem de hastaneye götürülüyordum.
Yalnız başıma başladığım oyuna yalnız olmadığım konusunda kandırılmış ve bir köşeye fırlatıp atılmıştım.
Her geçen saniye vücudum çürüyordu..
Hatta çoktan sol kolumun yarısı morarmıştı.
"Daha ne kadar yolumuz var?"
Kan akışını durdurmaya çalışan hemşire şoföre seslendiğinde gözlerimi devirdim.
"Daha var."
Kadın aldığı cevapla ofladığında sırtıma değdirdiği pamuğu çekerek tekrardan ofladı.
"Bu vücuda gelmek için ne kadar uğraştın acaba? Arabanın altında ezilsen bile bu kadar morluk oluşmaz."
Kaşlarımı sinirle çatarak kadına baktım.
"Sadece işini yapsana. Neden ikide bir söylenip veya oflayıp duruyorsun?"
Şoförün kıkırdama sesleri kulağıma dolduğunda bu sefer adama bağırdım.
"Sence komik mi?"
Herkes sustuğunda kafamı geri sedyeyle koydum ve hemşirenin masanın tozunu alıyormuş gibi kanları temizlemesini bekledim.
Bir insandan da ne beklenirdi ki zaten?
Hepsi beceriksizdi.
"Tanrım, daha ne kadar yol var?"
Sinirle tıpkı bir çocuk gibi huysuzlanan kadını taklit ettim.
"Tanrım, sadece işini yap!"
Kan olmuş pamuğu küçük çöp yerine attı.
"Derin yüzülüyor. Yapamıyorum."
Vücuduma büyük bir bıçak saplanmışçasına bir acı beni esir alırken karnımın gurultusu sessiz ortamı bozmuştu.
Doğru ya..
Sabahtan beri o kadar kan kaybetmeme rağmen sadece bir bardak kanla duruyordum.
O da zaten çoktan vücudumda yok olup gitmiştir..
Eğer revirde saçma sapan bir serum yerine kan serumu taksalardı daha iyi olurdu.
En azından yerinden söküp içebilirdim veya vücudum kansızlıktan dolayı bu kadar güçsüz olmazdı.
"İyi misiniz?"
Karşımdaki kadın gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.
Tanrım, ne ara kalkmıştım ben bu sedyeden?
"Ne oldu?"
Şoför merakla kafasını arkaya uzattığında hemşire korkuyla ona baktı.
"Gözleri kırmızı oldu."
"Ne?"
Şaşkınca kadına baktım.
"Gözlerim kırmızı mı?"
Beynim zonkluyordu ve görüntüm arada sırada kararıyordu.
Bu beni korkutuyordu..
Ve bana beni mezarlıktan kurtaran adamın nasıl da vahşice kanını kuruttuğumu hatırlatıyordu.
Duygular aynıydı, aç ve daha çok aç..
Beynim kanın kırmızılığıyla bulanmış gibiydi.
Ve karşımda duran kadının korkulu bakışları beni zevke itiyordu.
Bu gerçekten de böyle bir his miydi?
Başkasının korkusuyla zevk almak katillere özgü bir şey değil miydi?
"Bana öyle bakıp durma!"
Kadını korkuyla bağırdığında kafamı sağa yatırdım ve gülümsedim.
"Nasıl bakmayayım?"
Gülümsemem alaylı bir hâl almıştı.
"Aç bir şekilde mi?"
Kadın küçücük yerde başka yere kaçışmaya çalıştığında hızla onu tuttum ve sivrileşen dişlerimi boynuna geçirdim.
Sesini bile çıkarmaya fırsat bulamadan benim kanını içme hızıma yetişememiş bilincini kaybetmişti.
Merak ediyordum..
Ne ara insan kanını bu kadar içmede gelişmiştim?
"Orada bir şey mi oluyor?"
Son hız kanını bitirip dişlerimi boynundaki damardan çıkardım ve arabayı sürmeye devam eden adama baktım.
"Tabii ki de yok. Sadece şakalaşıyorduk."
"Tamam."
Hiçbir şeyden habersiz bir şekilde sürmeye devam ettiğinde kadını sedyeye yatırarak kendim onun oturduğu yere geçtim ve hastaneye varmamızı bekledim.
Oraya vardığımızda hızlıca ortadan kaybolmalı ve beni yarı yolda bırakmadığını söyleyen ama yarı yolda bırakan Taehyung'u bulmalıydım.
Nedensizce içimde bir yer onu bulduğumda bir şeyler öğrenebileceğimi söylüyordu.
.
.
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)