Somurtarak vampirler hakkında bir şeyler anlatan öğretmene baktım.
Bu okula kaydolduğumda sadece vampir tarihçesi dersinin bir tanesine girmiştim ve sonrasında hayatım kaymıştı..
Hafızam silinmeye çalışılmış, Jungkook ile iyiyken aniden düşmanlık sınırlarına gitmiş, birkaç tane daha aksaklık yaşadıktan sonra öldürülmüştüm..
Şu an da ilk başta olduğu gibi Jungkook ile oturmak istiyordum.
Yanımdaki ne kadar havalı görünse de öğretmeni pür dikkat dinleyen kızla değil!
Oflayarak önümdeki kitabı karalamaya başladım.
Çok sıkılmıştım..
Ne kadar Jungkook'un bana 'O benim.' demesine sevinmek istesem de arkamda Taehyung ile oturduğunu hatırladıkça moralim bozuluyordu.
Tekrardan oflamam ile yanımdaki kız da oflayınca nedensizce sırıtmıştım.
Kız bile bıkmıştı benim oflamamdan..
Ayrıca adını bile öğrenememiştim.
Ağzı fermuarlanmış gibiydi adını sorduğumda, tek bir söz söylemeden gözlerini devirip önüne dönmüştü.
Yine oflayacağımda aniden başımı delip geçecekmiş gibi olan ağrıyla acıyla gözlerimi yumdum.
Son zamanlarda başım çok ağrıyordu...
Gözlerimi açarak acıyı unutmak istercesine etrafta göz gezidirdim.
Bu sefer da büyük bir acı saplandığında aynı an da kalbim de sızlayınca zorlukla elimi kalbimin üstüne götürdüm ve derin derin nefesler aldım.
Bununla bir şey olmayacağını anladığımda zorlukla ayağa kalakarak tüm bakışları kendime çektim.
"Lavaboya gidebilir miyim?"
Öğretmen bana kısa bir bakış atıp başıyla onayladığında hızlıca yürümeye başladım.
Bir an önce sınıftan çıkmam, dışarıda ölüp kalmamdan bile daha önemliydi..
Öğretmene son bir bakış atıp kapıyı açtığımda başımın dönmesiyle kapıyı yanlışlıkla kapattım.
Yine tüm bakışlar bana döndüğünde onları umursamadan kapıyı açtım ve dışarıya çıktım.
Koridora koyulan ışıklar sayesinde ne yeri görmek çok güzeldi ama yavaş yavaş kaybolan ışıklarla bu sevinci fazla yaşayamamıştım.
Her yeri siyahlar bürüdüğünde kendimi yerde bulmam bir olmuştu.
O sırada kapının açılma sesi ve sonradan duyduğum Jungkook'un endişeli ama rahatlatıcı sesi ile bir şeyler olduğunu anlamıştım.
Gözlerimi açıp gözlerine bakmayı çok istesem de yapamamak bana acı verse de kalbime giren ağrı daha büyük bir acı vermişti.
❄❄❄❄
Vücuduma giren yoğun sıvımsı şeyle gözlerimi kocaman açtım.
Başımda dikilen beyaz giyinimli kadına bakarak düşündüm.
Ölmüş müydüm?
Başımda duran kadın melek miydi?
Peki neden cehennemdeydi?
Sonradan fark ettiğim serumla hızla iğneyi çıkararak yataktan kalktım ve bağırdım.
"Bana serum verme!"
Kadın ne olduğunu anlamaya çalışırken bunun bir fayda getirmeyeceğini anlamış olmalıydı ki hızlıca odadan çıkmıştı.
Sinirle kan akan kolumu tuttum ve odada pamuk ve ya başka bir şey bulma umuduyla etrafa baktım.
Gözüme ilişen masada duran peçeteleri görünce hızla oraya gidip birkaç peçeteyi koluma bastırdım.
İğneyi çıkartırken damarıma bir şey olmuş olmalıydı ki çok fazla kan geliyordu..
Kanla boyanan peçeteleri yere fırlatarak birkaç tane daha aldım ve onları da bastırdım.
Kan hâlâ durmuyordu.
Endişeyle ağlamaya başladığımda birinin sesimi duyup gelmesi için bağırmaya başladım.
O kadın gitmeseydi böyle olmazdı.
Ve ya ben serumu öyle çıkartmasaydım..
Ağlamaya devam ederken kalbime giren ağrı ile öksürmeye başladığımda ağzımdan yere damlayan kanla gözlerimi korkuyla açtım.
Ne oluyordu bana böyle?!
Kanla beslenen bir yaratığa dönüşmeme rağmen resmen kan kaybından ölecektim..
Arka arkaya tekrar öksürdüğümde ve ağzımdan biraz daha kan düştüğünde bu sefer başıma giren ağrıyla kendimi yere attım.
Aniden duyduğum sesle öksürmeyi bırakıp sesin sahibini bulmak için etrafa baktım.
'Tzuyu.' demişti biri..
Benim Tzuyu olduğumu bilen kaç kişi vardı ki?
"Neredeyim ben?!"
Kafamda yankılanan kendi sesimle olduğum yerde öylece kalakaldım.
Yoksa Shin Shin..
Hayata aynadan mı bakıyordu?!
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)