26. BÖLÜM

547 56 40
                                    

Bir süre daha ambulansla yol aldıktan sonra hastaneye gelmiştik.

Burası normal bir hastaneydi, vampirlerin olduğu hastane değil.

Beynimden hâlâ birilerinin kanını içmek geçse de bu isteği dizginlemek zorundaydım çünkü bu benim sergileyebileceğim bir davranış değildi.

Kendimi ben gibi hissetmiyordum.

İçimde bir yerde gizli bir şeyler olduğunu söylüyordu.

Bu hisse kapılmak istemiyordum çünkü çoktan birçok yolda sürüklenmiş ve sonu görünmeyen uçurumlara öylece atlamıştım.

Tehlike..

Sadece tek kelime vardı içimde bunu tanımlayabilecek o da buydu..

Kendimi şehvetli bir evde kaliteli bir ağaçtan yapılmış ve cilaları taptaze olan bir masada oturmuş, dünyanın en paha biçilemez bardağında yüz yıldan daha uzun bir süredir bekletilen bozuk kan içiyor gibi hissettiriyordu bu..

Ağlamak istiyordum bu yaşananlardan dolayı ama zaten gözyaşlarım aktığı için yapamıyordum.

Ellerimin tersleriyle onları sildim ve arabanın arkasına yaklaşan ayak seslerini dinledim.

Saniyeler sonra şoför kapıyı açacak ve vücudunda tek damla kan kalmamış kadınla, vampir olan beni bulacaktı.

İnsanlara büyük bir uyarı verilecek ve arabadan çıkarılacak, herkesin panikle dolu bakışları arasında onlarca polis etrafımı saracak, silahlar bana yöneltilecekti.

Vücudumun her yerinden ateş edilen mermiler geçecek ve ben yere yığılacaktım.

Ölmeyecektim ama..

Çünkü bu bedene mermi işlemezdi, belki kurşun geçirmez bir cam bile bu kadar mermiye dayanamaz kırılarak yere düşerdi ama ben ölmezdim işte..

Ölmeyi istediğim sürece ölemezdim..

Kapı yavaşça açıldı ve şoför adamla göz göze geldik.

Beni inceledikten sonra gözleri sedyede yatan bedene kaydı.

"Ona ne oldu?"

Beni içeriden çıkararak kadını incelemeye başladı ve nabzını ölçtü.

"Bayılmış.. Neden?"

Şüpheci bakışları bir kadında bir bende gezerken umursamazca omuz silktim.

'O bayılmadı aptal, öldü.' demek istiyordum ama kendimi tuttum ve arkamı dönerek hiçbir şey olmamış veya onlarla hiçbir bağım yokmuş gibi yanlarından uzaklaştım.

Zaten şoför de bunu umursamamış olmalı ki ne gelip beni durdurmuştu ne de arkamdan bağırmıştı.

Sakin adımlarla hastanenin bahçesinde yürüdüm ve kimsenin olmadığı bir yere gelince Taehyung'un evine ışınlandım.

Hayal ettiğim şeylerin hiçbiri olmamıştı ama yine de mutluydum.

En azından hayal ettiğim şeylerin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini tekrar ve tekrar öğrenmiştim.

Solgun bahçeye girerek kapıya ilerledim ve açarak içeriye adımımı attım.

Daha okul vakti olduğu için muhtemelen evde değildi.

Bu da demek oluyordu ki; odama çıkıp aynanın karşısına oturabilirim ve vücudumu saatlerce izleyebilirim ayrıca milyonlarca kez olduğu gibi kendime acıyabilirim..

Yavaşça odama çıktım ve yeniden kulaklarımın odamın hemen yan tarafında olan odadan gelen seslerin doldurmasına izin verdim.

Bu sefer daha az korkutmuştu beni ama hâlâ ürkütücü olduğu gerçeğini saklayamıyordu.

Umursamamaya çalışarak odama girdim ve kendimi aynanın karşısına bıraktım.

Tanrım, okul kıyafetim ölmüş durumdaydı..

İki tarafını sadece birkaç düğme birleştirdiği için çok hızlı açabilmiştim.

Gömleği üzerimden çıkarırken gözlerim boynumdan göğüslerime gelmeye başlamış olan zorluklara takıldı.

Nasıl bu kadar hızlı çürüyordum ki?

Sırtımı döndüm ve görebildiğim kadarıyla inceledim.

Derim kadının dediği gibi soyuluyordu ve soyulan yerler de hâlâ kanıyordu.

Bir an düşüncelerim yüzüme geldi.

Acaba yüzüm de çürür müydü?

Ömrümün sonuna kadar -ki ben bir ölümsüzüm- yüzümü saklamak zorunda kalmak istemiyordum..

Bu haksızlıktı..

Neden milyonlarca insan ve vampir varken tek yaşarken çürüyen kişi bendim?

Gözümden sımsıcak bir damla yanağımdan süzüldüğünde yan tarafın kapısının açılıp kapanma sesiyle oturduğum yerde sıçradım.

Ne oluyordu?

Evde yalnız değil miydim?

Gömleğimi hızla üzerime geçirdiğimde ayağa kalktım ve titrek adımlarla kapıya ilerledim.

Taehyung okuldaydı..

O zaman evdeki kişi kimdi?

Elimi kapının koluna koydum ve son hız atan kalbime rağmen gıcırdayarak kapıyı açtım.

.

.

.

.

.

.

.

.

.

VAMPİR 2✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin