"Kim var orada?"
Düz kahverengi saçlarından yüz ifadesine, vücut hatlarından sesinin tonuna kadar her şeyi benimle aynıydı..
"Bana şaka mı yapıyorsunuz?"
Korkuyla etrafı inceleyen kız, dışarıdan bir şeylerin kırılma sesi gelince şaşkınca tekrardan etrafa baktı.
O sırada biri hızla çadırın fermuarını açıp içeriye adımını attığında benim içimden geçmişti.
Sadece birkaç saniye de olsa nefessiz kalmış, dehşetle gözlerimi kocaman açmıştım.
Çocuk da hissetmiş olmalı ki dönüp benim olduuğum yere bakmıştı.
"Taehyung? Ne oldu?"
Çocuk bakışlarını benim olduğum yerden Shin Shin'e çevirdiğinde hemen kolunu tuttu.
"Buradan gitmeliyiz... Onlarla arkadaş olan da suç zaten."
Kolunu çekmeye başladığında aklına bir şey gelmiş olmalıydı ki cebinden uzun siyah bir kumaş çıkardı.
"Bunu tak Shin Shin."
Kızın eline tutuşturduğunda kız bıkmışçasına ofladı.
"Yine mi?! Benden ne saklıyorsun Oppa?"
Adının Taehyung olduğunu öğrendiğim çocuk kaşlarını çatıp kıza baktığında kız kolunu ondan çekip sinirle kumaşı gözlerine sardı.
Ben de merak etmiştim..
Neden gözlerini kapattırmıştı?
"Gidiyoruz."
Taehyung tekrardan kızın kolunu tutup içimden geçerek çadırdan çıkmıştı.
O dehşet verici hissi tekrar yaşadıktan sonra aklıma gelen büyük şeyle beynimde ampuller yanmaya başlamıştı.
Jungkook da bir ruhtu değil mi?
O da birinin vücuduna girerek hayatını devam ettiriyordu..
Peki, bunu ben de yapabilirdim, sonuçta benim tıpatıp aynım olan bir kızı bulmuştum...
Kocaman gülümseyerek çadırdan çıktığımda bana sunulan manzarayla gülümsemem yüzümde donmuştu.
Yerde kırılan bardaklar vardı..
Alex olduğunu hatırladığım çocuk oturağında tam kalbinden bıçaklanmış ağzından kanlar çıkıyor bir şekilde duruyordu.
Yan tarafında oturan çocuğun ise bacağından bir odun parçası geçiyordu.
İki kızdan adını bilmediğim kız ortalıkta yokken adı Em olan kız ise yaktıkları kamp ateşinde cayır cayır yanıyordu..
Kalbim neredeyse ağzından çıkacakmış gibi atarken Taehyung'un Shin Shin'in gözlerini kapattırdığı geldi.
Taehyung...
Her kimse o bir katildi.
Shin Shin'e zarar verebilirdi.
Benim bedenim olacak kıza..
Hızla etrafa baktım ve biraz uzakta ellerinde parlak bir şeyle yürüyen 2 karaltı gördüğümde oraya gitmeye başladım.
Başkalarının beni görmesini sağlayacak, 2. hayatım için tertemiz bir başlangıç olacak kız ölemezdi.
Koşmaya devam ederken onlara yaklaştığım için durup soluklandım.
Bir ruh da olsam yorulmuştum.
Ayrıca kim demişti ki ruhlar yorulmaz diye?
Nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışırken yere kapaklanan Shin Shin'e korkuyla baktım.
Ne olmuştu?
Taehyung mu itmişti?
Hızlı adımlarla onların olduğu yere gittiğimde Taehyung kızın gözünden kumaşı çıkartıp kıza bakarak gülümsedi.
"İyi misin? Üzgünüm.. Benim yüzümden düştün.."
Kız da gülümsediğinde şaşkınca ona baktım.
Bu kız ciddi miydi?
Karşısındaki katile nasıl gülümserdi?!
Aklıma arkamdan bir sürü iş çevirip beni öldüren Jungkook'a hâlâ nasıl gülümsediğim gelince kendimden nefret edermişçesine etrafa bir bakış sundum.
Ama şu an da bana Jungkook'u getirseler yine gülümserdim, yine gülümserdim...
Derin bir iç çekip kafamı eğdim.
Bu kalp nasıl bir şeydi böyle?
Bir kez onu sevdim diye o ne yaparsa yapsın yine onun için atıyordu.
Merak ediyordum...
2. kez beni öldürse bu kalp yine onun için atar mıydı?
Kendi hâlime acıyla gülerken hemen yan tarafımdan gelen çığlık sesiyle korkuyla onlara baktım.
Taehyung kızı kendine çekmiş, boynuna bir şeyler yapıyordu.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken gözlerim Taehyung'un gözlerine kaydı ve o an fark ettim.
Gözleri kırmızıydı...
O bir vampirdi!
Ne yapabileceğimi düşünürken Taehyung yavaşça bayılan kızı yere bırakarak ayağa kalktı.
Ağzındaki kanları silerken gülümsedi.
"Sabaha görüşürüz Sevgilim..."
Hızlı adımlarla yanımızdan ayrılırken hemen kızın yanına çömelip içine girmeye çalıştım.
Belki uyanırdı..
Belki bedenim olurdu...
Beynim acıyla yanarken aniden kendimi yerde, nefes nefese buldum.
Tanrım, olmuştu...
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)