Sendeleye sendeleye koşarken bir yandan nefes almaya çalışıyordum.
Bir süre önce boynumdan değişik bir sıvı akmaya başlamıştı ve ben de ne olduğunu bilmediğim için çok endişeleniyordum.
Büyük bir acı beynimi esir aldığında acıyla gözlerimi yumdum.
Şansıma önüme büyük bir taş çıkmış ve beni taşlı toprakta bir süre yuvarlanmama neden olmuştu.
Vücuduma çizilen çizikleri umursamadan ayağa kalktığımda aniden biri kolumdan tutarak kendine çekti.
"Shin Shin!"
Neler olduğunu anlamaya çalışırken kapanan gözlerimi zorlukla açtığımda karşımda kamp alanında ortalıklarda olmayan kız olduğunu fark ettim.
Kafasından kanlar damlayan kızın boynu kızarmızılıklarla doluydu.
"Shin Shin bana yardım et arkadaşım!"
Donukça kıza baktım ve kolumu hızla ondan çektim.
"Sen benim arkadaşım değilsin."
Yalan söylemiyordum..
O benim değil Shin Shin'in arkadaşıydı.
"Ne?"
Dedi şaşkınca.
Gözlerini kocaman açtıktan sonra bağırmaya başladı.
"Senin Sevgilin yüzünden neler oldu biliyor musun?!"
"Biliyorum."
Dedim durmadan.
"Konuşman bittiyse kaçmana devam et, arkadaşım."
Arkadaşımın üstünü bastırarak söylediğimde koşmaya devam ettim.
Zaten şuracıkta bayılabilir ve hayvanlara yem olabilirdim, onun umursamadığı tek şey yardımdı..
Bir süre daha koşup etrafa baktım.
Hava açılmaya başlamıştı..
Bir gecede ne kadar çok şey yaşanabilirse hepsini yaşayarak yeni bir güne başlıyordum resmen.
Aniden kulağım çan sesiyle dolduğunda kalbim sıkışmaya başlamıştı.
Zorlukla nefes aldığımda elini kalbime götürerek şaşkınca etrafa baktım.
Neden bu kadar erken çan çalmıştı?
Koşarak sesin geldiği yere gittim ve etrafı bembeyaz çiçeklerle süslenmiş simsiyah kiliseye baktım.
İlk kez gördüğüm için böyle bir şey beklemiyordum.
Bir şeyler bulma amacıyla hızla oraya gittim.
İçeriye girdiğimde aniden yüzüme çarpan sıcak havayla gülümserken burnuma gelen güzel çiçek kokularıyla etrafımda sevinçle bir tur döndüm.
"Tanrım.."
Kulağıma gelen sesle ne olduğunu anlamaya çalışırken haç sembolünün önünde diz çökmüş Taehyung'u görünce hemen oturakların arasına saklandım.
Benim burada olduğumu fark etmiş miydi?
"Tanrım... Gece yaptıklarım için senden af diliyorum..."
Derin bir iç çekerek devam etti.
"Ruhlarını melekler götürsün..."
Bu kadar mıydı?!
Büyük bir şaşkınlık duygusuyla öldürdüğü insanlar için sadece küçük bir af dileyen Taehyung'a baktım, ayağa kalkıp çıkışa doğru ilerlemeye başlamıştı.
Tam benim olduğum sıraya gelince yürümeyi bırakıp durdu.
Korkudan derin derin defesler alırken kalbim kesinlikle dışarıya fırlamıştı.
"Özür dilerim."
Yürümeye tekrardan başladığında şaşkınlıkla arkasından bakakaldım.
Kapıya geldiğinde saklandığım yerden çıkarak ona baktım.
Dönüp bana baktığında göz göze gelmiştik.
Masumca gülümseyerek konuştu.
"Sürekli çanların olduğu yerden yürü tamam mı?"
Neden böyle bir şey dediğini anlamasam da başımı salladım.
Gülümsemesini yüzünden çekip ciddi bir ifadeyle kiliseden çıktığında tuttuğum nefesimi zorlukla dışarıya verdim.
Az önce öldürdüğü insanlar için öylesine bir af dileyen çocuk bana gülümsediği için kendimi çok değişik hissediyordum.
Ellerimi boynuma getirerek yokladım.
Elime gelen kırmızı şeyin kan olduğunu düşünürken son kez kiliseyi süzdükten sonra hızla kiliseden çıktım.
Daha yapacağım çok şey vardı ve bunların arasında Shin Shin'in sevgilisi kesinlikle yoktu..
Onu düşünmeyi bırakıp 2. hayatımın başlangıcını ve başkalarının beni görünce nasıl tepki vereceğini düşünmeliydim.
Aniden sızlamaya başlayan köpek dişlerimle acıyla yüzümü buruşturdum.
Zaten yapacak çok şeyim varken bunların arasına çürüyen bir diş eklemek istemiyordum...
Ellerimi köpek dişlerime götürdüğümde hissettiğim sivrilik nedensizce bir şeyi anımsatmıştı.
Ya Taehyung Shin Shin'in kanını içmek yerine vampire çevirmek istediyse?
.
.
.
.
.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAMPİR 2✔
VampireHayat uzun ama kuşlar yok olmuş. Peki ben neden hâlâ yaşıyorum? . . . . . . . . (2. Kitaptır. Lütfen ilk kitabı okuduktan sonra okuyun.)