Pentagon - Runaway
Jennie
"Şu kan çalma olayından sorunsuz kurtulduğumuza inanamıyorum." dedi Lisa.
Onu başımla onayladım. Gerçekten Yoongi'den kurtulmak büyük bir mucizeydi. Ben ve Jisoo Yoongi'yi bir süredir tanıyorduk ama Lisa ve Rose daha önce görmüşlerse de, ismini bilmiyorlardı. Hele de ben onu, buradaki bir çok kişiden iyi tanıyordum. Alakasız soylardan gelmemize rağmen, ailelerimiz yakın dostlardı ve istemeyerek de olsa; Yoongiyle çocukluk arkadaşıydım. Ona aşk büyüsü yapmak istemememin altında yatan gerçek sebep; buydu.
Yoongi, soğuk olduğu kadar da acımasız bir insandı. İnsanlara zarar vermek istemedikleri için, hastaneden kan çalan vampirleri ve kendisinden güçsüz diğer türleri dışlamakta bir numaraydı. Vampirlerin içerisinde, onun söylediği bir şeye karşı çıkabilecek derecede cesaretli birine daha önce rastlamadım. Ama işe bak ki, bir aşk büyüsüyle Kont Drakula da bir sevgi böceğine dönüşüvermişti.
"Yoongiden korkmadım değil aslında," diyerek omuz silkti Jisoo. "O çocuk gerçek anlamda korkutucu."
"Ve sen de gerçek anlamda salaksın." dedi Lisa, Jisoo'nun koluna vururken. Bizi saçma bir tehlikeye attığı için ona hala kızgındı.
Jisoo, iyi kalpli ve sevecen bir insandı. Ama, doğrusunu söylemek gerekirse ne zaman bir belaya bulaşsak altında kesinlikle Jisoo olurdu.
"Sen iyi misin?"
Jisoo, arkamızda kalan ve elindeki dosyaya sıkıca sarılarak etrafa hülyalı bakışlar atan Rose'a seslendiğinde, Rose sanki bir rüyadan uyanmış gibi irkilmiş ve bize bakmıştı.
"Ne dedin?"
"Diyorum ki, iyi misin?"
"Evet, iyiyim." dedi Rose gülümsemeye çalışarak.
Dudağımı ısırdım. Başka bir çaremiz olsa, Rosedan asla büyüyü yapmasını istemezdim. Hele de bu kişi Yoongiyse, kesinlikle engel olurdum. Bence, o iyi biri değildi. Eskisinden de kötüydü. Rose'a zarar gelmesinden çok korkuyordum.
Derin bir nefes aldığımda, önümüzdeki iki kız sevinçle çaprazımızdaki panoya koşturmuş bir listeye bakmışlardı.
"Ah," dedi Lisa. "Yıllık projedeki partnerler belli olmuş sanırım."
Her yıl, kurayla seçilen bir öğrenciyle beraber saçma bir proje ödevi yapardık. İğrenç derecede sıkıcı bir süreç olurdu bu yüzden gözlerimi devirmeden edemedim. Biz de kızlar gibi panoya yaklaştığımızda, Jisoo çığlık atar gibi bir ses çıkardı.
"Lütfen! Lütfen, bu doğru değil diyin! Sen kör olmuşsun, yanlış okuyorsun burada Kim Seokjin yazmıyor diyin bana.."
Gözlerimi kocaman açarak listeye baktığımda, Jisoo'nun isminin karşısında Kim Seokjin yazısını görmüştüm. Gülerek Jisoo'nun omzuna vurdum. "Sana kolay gelsin." Zira, vampirler için Yoongi ne ise, kurt adamlar için Jin de oydu.
Lisa ve Rose kendi aralarında konuşup, partnerlerinin hangileri olduğunu kestirmeye çalışıyorlardı. Bir kez daha güldüm, muhtemelen isimlerinin karşısında yazan kişileri tanımıyorlardı bile. Ben de kendi ismimin karşısına baktım. Kim Taehyung.
Gözlerim şaşkınlıkla aralanmıştı. Taehyungla ara sıra konuşurduk fakat o kadar da sık değildi. Anlaşabiliyor muyduk, yoksa birbirimizi sevmiyor muyduk bilmiyorum. Tek bildiğim, her konuşmamızın bir bilmeceden farksız olduğuydu.
"Jennie."
İsmimin seslenilmesiyle, sesin geldiği tarafa döndüm. Günlük şaşırma dozumu çoktan aşmıştım, çünkü karşımda Park Jimin duruyordu. Kızlar benim onu sevdiğimi düşündükleri için ışık hızında yanımızdan uzaklaşmışlardı. Sahte bir şekilde öksürerek sesimi düzeltmeye çalıştım.
"Jimin," dedim. "Merhaba."
"Merhaba."
Gözlerini kısarak kocaman gülümsediğinde istemsizce tebessüm ettim. Jiminle aramızdaki ilişki de birkaç sohbetten ibaretti ama onun çok iyi kalpli biri olduğunu biliyordum. Tam da bu yüzden, kızlara onu sevdiğim yalanını söylemek zorunda kalmıştım. Kızlar, Yoongiyle arkadaş olduğumu bilmiyordu. Aslında, hiç kimsenin bilmesini istemiyordum.
Saçlarını geriye savurdu. "Konuşabilir miyiz?"
"Elbette."
Birlikte birkaç saniye sessizce koridorda yürümüş daha sonra da boş bir banka yerleşmiştik. Jimin tekrar gülümsedi.
"Beni yanlış anlamanı pek istemem ama aslında ben bir şey duydum."
Heyecanlı çıkan ses tonuna karşı kaşlarımı çatmıştım. "Ne duydun?"
"Yoongi Hyung, bana bir şey söyledi." Derin bir nefes aldı. "Senin benden hoşlandığını söyledi."
Yutkunup, panikle ellerimi birbirine kenetlemiştim. Göz bebeklerim bugün sıkça olduğu gibi bir kez daha büyümüştü. Yoongi'nin bunu duymadığını düşünmüştüm ama Jisoo fazla sesli konuştuğu için anlamış olmalıydı.
"Ben de senden bir süredir hoşlanıyordum bu yüzden belki bir şeyler yapabiliriz diye düşündüm."
"Jimin," dedim titrek bir sesle. Yanımda oturan bu çocuk, okulda görebileceğiniz en iyi kalpli ve güvenilir kişilerden biriydi. Belki de yalanıma bu yüzden onu ortak etmiştim. "Ben, sadece yalan söylemek zorunda kaldım. Yani zor bir durumdaydım ve.. Gerçekten özür dilerim, Jimin."
Başta, donup kalmıştı. Gözlerinden hayal kırıklığının akıp geçtiğini gördüğümde an ve an parçalara ayrılmıştım. Söylediğim için pişmandım fakat biliyordum ki söylemesem de ileride daha büyük bir pişmanlıkla baş başa kalacaktım.
"Anlıyorum," dedi kendine geldiğinde. "Sorun değil."
Sonra, hafifçe gülümsemiş ve oturduğu yerden kalkmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde kirpiklerimi kırpıştırdım. Onu böyle kötü bir şekilde göndermek istemiyordum. Şimdi bu kadar üzgünken giderse, ben de çok üzülecektim. Hızlıca banktan kalkıp, Jimin'e yetiştim.
"Jimin, bekle."
Bana doğru dönüp minik gözleriyle baktığında gülümsedim.
"Sana karşı bir şeyler hissetmiyorum evet ama bu birlikte zaman geçirebileceğimiz anlamına gelmez."
Yüzü aydınlanmıştı. "Gerçekten mi?"
"Evet, ne zaman istersen."
Tekrar güzel gülüşünü sergiledi. "O zaman yarın."
"Pekala," dedim ben de gülümseyerek. "Yarın." Jimin mutlulukla yanımdan uzaklaştığında derin bir iç çektim.
Min Yoongiyle görülecek bir hesabım vardı.
×××××
Yaa Jimin ne kadar iyi kalpli değil mi?
Gidişat nasıl yorumlarınızı bekliyorum veee sizi seviyorum ❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...