BTS - Fake Love Extended Version
Rose
"Duydunuz mu?" dedi Yoongi beni Jennie'nin yanına iterken. Hepimiz derin bir sessizliğe gömülmüş ve etrafı incelemiştik. Yoongi ile beraber ağacın gölgesinde otururken bir ses işitmiştik, ayak sesleri.. Fakat, bir anda bir rüzgar kadar hızlıca yanımızdan geçip gitmişti. Şimdiyse yasaklı ormanda sadece dalların rüzgarla birbirine çarpma hışırtıları, ağustos böceklerinin sesleri vardı.
"Çok hızlıydı." dedim etrafı kontrol etmeye devam ederken. "Yanımızdan geçip gitti.."
"Sizce.." dedi Jennie şaşkınlıkla bana bakarken. "O Jiwoo muydu?"
Namjoon iç çekmiş ve yerde kalan birkaç parça eşyayı almıştı. "Hemen buradan gitmeliyiz."
Lisa
Hala aynı odada, öylece oturuyor ve kendime gelmeye çalışıyordum. Oda soğuktu, tavandan birkaç damla su yere damlıyordu ama benim buranın iğrenç olduğuna dair düşünmeye mecalim bile yoktu. Yanıma sadece J.seph geliyordu. Diğerlerini hiç görmemiştim. J.seph de ara sıra geliyor, kontrol edip gidiyordu. Ayağa kalkmak için dahi dermanım olmadığını gördüğünde, mutlu hissettiğine emindim. Sizin kazanmanıza izin vermeyeceğim, diye fısıldadım kendi kendime. Buna asla izin vermezdim.
Demir kapı bir kez daha kulak tırmalayıcı bir gıcırtıyla açıldığında, koridordan gelen hafif güneş ışığı sebebiyle gözlerimi kıstım. Gelen kişi şaşırtıcı olmayan bir şekilde J.sephdi. Adımları bana doğru yaklaştığında sakin olmaya çalıştım. Amaçları beni öldürmek değildi çünkü öyle olsaydı çoktan ölmüştüm. Bir tuzak kurmuşlardı ama kime kurduklarına dair şüphelerim vardı.
Bana doğru eğilip yüzümü dikkatle incelendiğinde gözlerimi devirdim. Bakışları yan taraftaki yemek tepsisine kaymıştı. "Sana getirdiğim yemeği yememişsin." dedi. Sonra gözlerini tekrar bana odaklamıştı. "Bu yaptığının iyi bir şey olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Sizin verdiğiniz bir yemeği yememi cidden bekledin mi?" dedim gülerek. Gülerken bile karnım ağrıyordu. "Çok yazık."
Gülümsemiş ve kafasını iki yana sallayarak geri çekilmişti. Üzerinde geçen seferkinin aksine lacivert bir pantalon, beyaz tişört ve siyah kot ceket vardı. "Jungkook'un seni neden sevdiğini hala anlayamadım." diyerek arkasını döndü. Kapıya doğru ilerliyordu. "Güzel olduğun doğru ama aptalsın. Ölümsüz bile olmadın."
Derin bir nefes aldım. Gözlerim yemek tepsisindeki çatala kayıyordu. İşe yarar mıydı? Bilemiyordum. J.seph'i oyalayıp bir şekilde dışarı çıksam bile orada mutlaka başkaları olacaktı. Burası Mavi Taraf'a ait bir okul falan değildi. Hayır, burası kesinlikle ormanın içindeki bodrum katı olan küçük bir evdi. Buna artık neredeyse emindim. Şansımı denemek zorundaydım. J.seph yavaş yavaş kapıya yaklaşırken hızlı bir şekilde çatalı elimin arasına aldım, kolum ve uzun kollu tişörtüm arasına sakladım.
"J.seph." dedim. Bakışları hemen bana dönmüştü. Yüzünde alaycı bir ifade vardı. İlk defa ismini sesli bir şekilde söylüyordum. "Bir şey söylemeliyim." diye devam ettim. Tekrar bana yaklaşmaya başladığında nefesimi tuttum. Yapabilirdim, yapmalıydım. Omu sadece iki dakikalığına oyalasam yeterdi. Çatalı fark ettirmeden sakladığım yerden çıkarıyordum ki, bir anda odaya Mavi Taraftan hiç görmediğim iki çocuk girdi.
"J.seph." dediler. "Acil bir durum var."
J.seph bir onlara bir de bana bakmış sonra "Geliyorum." diyerek, diğerlerini takip ederek odadan çıkmıştı. Odanın kilit sesini duyduğumda kafamı sinirle geriye yasladım. İyi bir şansı kaybetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...