BTS - Dead Leaves
Yazar
Joy, Yeri'nin elinden tutup onu çekiştirmeye başlamıştı ki, ormandan gelen acı dolu bir çığlıkla oldukları yerde kalakalmışlardı. İkisinin gözleri de şaşkınlıkla açılırken, Yeri panikle elini Joy'un elinden çekmişti. "Neler oluyor?" demişti hızlıca. Joy kaşlarını çatarak iç çekti. "Gidip bakmamız gerek bence." Yeri hızlıca kafasını aşağı yukarı salladığında ikisi de ormana yönelmişlerdi.
*
"Haklısınız." Jennie, Jungkook'un sesini duyduğunda irkilmişti. Hepai ona döndüğünde Jungkook yüzünde yorgun bir gülümsemeyle arkadaşlarına bakıyordu. "Gidip şunlara kim olduğumuzu gösterelim."
Jungkook'un bu olumlu tavrı hepsinin içine su serpmişti. Jennie, Lisa'nın nerede olduğunu merak ediyor ve Jungkook'a sormak istiyordu. Fakat, şu an doğru bir zaman mıydı bilemiyordu. Jungkook ne kadar iyi ve kendinden emin görünse de gözlerinin ardına sakladığı acılar olduğu belliydi. Yorgun ve üzgün olduğu belliydi. Jennie, Jungkook'a güveniyordu ve Lisa'nın da güvenli bir yerde olduğuna emindi. Bu yüzden sorularını sorma işini sonraya erteledi.
Böylece hep beraber tekrar güç bulduklarını hissetmişlerdi. Dağıldıklarında, Jennie Jungkooktan gözünü ayırmamayı aklına koydu. Çocuk çok fazla yorgun görünüyordu bu yüzden eğer zor bir durumla karşı karşıya kalırsa ona yardımcı olmak istiyordu. Lisa için bunu yapması gerektiğini hissediyordu. Bu yüzden ona yakın kalmaya çalıştı.
Savaş kaldığı yerden devam ederken Taehyung ve Jimin çoktan ortadan kaybolmuşlardı. Aradan kaç saat geçtiğini bilmiyordu Jennie, fakat çok yorulmuştu ve başı ağrıyordu. Sanki yaşananlar bir rüyaymış gibi hissediyordu. Öyleymiş gibi görüyordu. Ellerinin arasından büyüler saçıp başkalarına zarar veren, başkalarını öldüren kendisi değildi sanki. Bir koltukta oturmuş izliyor gibiydi. Kendini üç boyutlu bir filmin içinde hissediyordu. Ama öyle olmadığını anlayacaktı.
Duyduğu acı dolu çığlıkla irkildi. Savaşıyor olduğu Mavi Taraf öğrencisinin de irkilmesinden faydalanarak Jungkook'a doğru koşmaya başladı. İçinde garip bir sıkıntı oluşmuştu. Sanki biri göğsünü delip geçmişti. İç sesi çok kötü bir şey oldu, diye fısıldıyordu. Berbat bir şey oldu... Jungkook'un yanına ulaştığında onun da etrafına şaşkınlıkla bakıyor olduğunu görmüştü. Oysa, onun bir şeyler biliyor olmasını umuyordu.
"Bu ses de ne?" dedi Jennie. Sesi titremişti ve az kalsın kekeliyordu. Bu çığlık çok acı vericiydi. Bu ses tonu da, bu acı da Jennie'ye çok tanıdık geliyordu ve onu korkutan buydu.
"Bilmiyorum." dedi Jungkook iç çekerek. Etrafına şöyle bir göz gezdirmişti. Mavi Taraf'ın öğrencileri de dahil çoğu kişi savaşmayı kesmiş, neler olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. "Gidip bakmalıyız." dedi Jungkook. "İçimde garip bir his var."
*
Taehyung, Jisoo'yu bulur bulmaz Jisoo endişeyle revire Jin'in yanına koşmuştu. Zaten onun yorgun olduğunu hissetmişti. Tüm duygularını kalbinde hissediyordu. Bu güzel bir şeydi çoğu zaman ama bazen de korkunçtu. Acaba o ölürse ben de mi ölürüm diye düşünüyordu istemsizce. Fiziksel olarak ölmese dahi ruhen öleceği kesindi. "Daha iyi misin?" diye sordu üzgünce. Jin hafifçe tebessüm etmişti.
Revirdelerdi. Jin bir yatağa uzanmıştı. Başında Jisoo vardı ve bu savaş alanında ne kadar ilginebilirse o kadar ilgileniyordu onunla. Ama etrafta koşuşturan doktorlar ve ağır yaralı olan öğrenciler.. Onları görmek canlarını yakıyordu. Aynı okulda olmalarına rağmen aslında çoğunun ismini bilmiyorlardı, yüzlerse çok tanıdıktı. Bazılarını tanıyorlardı. Çok yakından hem de. Aynı sınıftalardı belki de yanlarına oturmuşlardı. Ama yanlarına gidip geçmiş olsun demeye dahi vakitleri yoktu. Jisoo bunları düşündüğünde içini saran kasvete engel olamamıştı. Jin, Jisoo'nun ne düşündüğünü anlayarak elini elleri arasına aldı ve avcuna bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...