Medya; BTS - Magic Shop
Jisoo
"Siz manyak mısınız?" dedi Bay Choi. Bir tarafımda Rose, diğer tarafımda Jin vardı. Rose'un diğer yanındaysa Yoongi bulunuyordu. Kurbanlık koyun gibi sıraya dizilerek iki saattir Bay Choi'nin azarlamalarını dinliyorduk. "Ne yaptığınızın farkında mısınız siz?" dedi. Bunu muhtemelen yüzüncü kez falan söylüyordu. "Biri kalkar diğerini vampir yapar, diğeri bir cadıyı kendine mühürler. Bunlar basit şeyler mi sanıyorsunuz?"
"Aslında," dedim araya girerek. "Pek basit değildi, Jin'in ısırığı acıdı cidden. Hala tam geçmedi." Dördümüz de aynı anda kafamızı aşağı yukarı sallarken, Rose benim yerimde devam etmişti. "Evet, vampir olmak da tahmin ettiğimden daha zormuş. Yoongi kalbime hançeri sapladığında ölüyorum sandım."
"Zaten öldün ki sen," dedim omuz silkerek. Başını yana eğmiş ve "Doğru," diyerek onaylamıştı. Henüz Rose ile doğru düzgün konuşamamış olsak da, Bay Choi'nin önünde birbirimizi korumamız iyi hissettiriyordu.
"Yeter!" dedi Bay Choi sinirle. "Sizi bu yaptığınız hatalar yüzünden okuldan atmam gerekiyordu. Fakat, şu an benim de okulun da size ihtiyacı var. Üstelik sizler de tehlikedesiniz bu yüzden bir arada kalmalıyız. Savaş biter bitmez uygun cezayı size vereceğim. Şimdi beni yalnız bırakın."
Dördümüz de kapıya yönelerek dışarıya çıktığımızda derin bir nefes almıştım. Daha ağır bir tepki bekliyordum ama neyse ki öyle bir durum yaşanmamıştı.
"Rose," dedim. "Konuşabilir miyiz?"
Rose dudaklarını aralayarak bir şeyler söylecekti ki, Yoongi onun yerine konuşmaya başlamıştı. "Üzgünüm, Rose henüz yeni vampir oldu ve kendini kontrol edemeyebilir. Konuşmanın ortasında bir anda boynunda, yanaklarında ya da bileğinde ısırık izleriyle karşılaşmak istemiyorsan bir süre daha beklemelisin."
Cevap vermem fırsat bırakmadan Rose'u kolundan sürükleyerek yanımızdan uzaklaştırmıştı. Görmeyeceğini bilsem de arkasından dil çıkarmıştım. Min gıcık Yoongi beni sinir ediyordu. Olduğum yerde tepinmek ve 'gıcıksın işte gıcık' diye bağırmak istiyordum. İki dakika kadardır beni izleyen Jin'e çevirdim gözlerimi. "Yine sana kaldım galiba."
"Çok sağol ya," dedi histerik bir şekilde gülerek. "Ne kadar seviyorsun beni öyle."
Rose
"Keşke biraz konuşsaydık Yoongi." dedim elimi tutan sevgilime bakarak. "Ben de kendimi kötü hissediyorum."
"Şimdi Jisoo'yu düşünecek zaman değil." dedi Yoongi ciddi bir ses tonuyla. "Sana bilmen gerekenleri öğretmeliyim. Savaş çok yakın zamanda ve sen henüz çok yenisin. Bu senin için bir dezavantaj olabilir. Üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor."
Sonra okulun çıkışındaki merdivenlerden hızlıca inmiş ve bahçenin ortasına gelmiştik. Etraftaki kuşları, ağaçları ve rüzgarı çok daha iyi hissedebiliyordum. Gülümsememe engel olamayarak Yoongi'ye baktığımda o da hafifçe tebessüm etmişti. "Şimdi, koş hadi." dedi. "Ne kadar hızlısın görelim."
Onu onaylayarak koşmaya başlamıştım. Birkaç garip bakışı üzerimizde hissediyordum çünkü insanlar beni her zaman bir flash gibi hızlı bir şekilde koşarken görmüyorlardı. Vampir olduğumu öğrendiklerinde ne tepki vereceklerini merak ediyordum. Hangi gruba ait olmalıydım, vampirlere mi yoksa büyücülere mi? Vampirlerin kızlarıyla pek iyi anlaşamazdım ve büyücülerden kopmak istemiyordum. Ama beni bu şekilde de aralarına kabul ederler miydi?
Yoongi'nin yanına geldiğimde durdum. Telefonundaki kronometreyi durdurmuştu. "Hiç fena değil. Eğer bu hızda ilerlerken büyü yapmayı becerebilirsen, Jiwoo'yu yenebilmek için bir şansımız olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...