DD Ceremony (Suga, JHope, RM) - Ddaeng
Lisa
Bedenim serin mavi sularla buluştuğunda sanki bu zamana dek nefes almamışım da ilk defa nefes alıyormuşum gibi hissetmiştim. Jungkook gelebildiği kadar benimle gelip, kolyemin değişmesine yardımcı olduktan sonra beni yalnız bırakmıştı. Kaç saat suda kaldığımı bilmiyorum ama aklıma arkadaşlarım ve savaş gelir gelmez, karaya çıkmak adına harekete geçmiştim.
Karaya çıktığımda Jungkook'u bir kayanın üzerine oturmuş beni beklerken görmüştüm. Beni görür görmez vampir hızıyla yanıma gelip, üzerindeki ceketi bana sarmıştı. "İyisin, değil mi?" diyerek bana sarıldı. Öyle sıkı sarılıyordu ki, birazdan kemiklerimin kırılacağını düşünmeye başlamıştım. Gülümseyip kollarımı ona doladım ve o güzel ferahlatıcı kokusunu içime çektim. Jungkook'a ne zaman nasıl böylesine alıştığımı bilmiyordum fakat bundan pişman değildim. Kollarının arasında olmaktan oldukça memnundum.
"Jungkook." dedim zorlukla ondan ayrılarak. "Okula dönmeliyiz, bize ihtiyaçları var."
Kaşları çatılmıştı ve dudaklarını diliyle ıslatmıştı. Hafifçe başıyla onayladı ama beni sarmalamayı bırakmamış ve biraz önce oturduğu yere doğru yönlendirmişti. İstemsizce kendimi ona yasladım ve başımı omzuna gömdüm. "Gideceğiz zaten." dedi. "Ama şurada biraz oturalım olur mu? Sana içecek ve yiyecek bir şeyler aldım. Yemek yemezsen güçsüz düşersin." Onu hızlıca onayladım. Elimi çabuk tutarak, hemen yemek yersem çabucak okula varırdık. Onlara nasıl yardım edebileceğim konusunda bir fikrim yoktu şu anlık fakat Jungkook'un yardımına ihtiyaçları olduğundan emindim. Benimse.. Benim yardım etmek için yapacaklarım çok daha farklı olacaktı. Bunu biliyordum.
Yumuşacık kumların arasına oturduğumuzda Jungkook, nereden bulduğunu dahi anlamadığım bir sepet ve örtüyle gelmişti. Örtüyü kumların üzerine serip, sepeti de üzerine koyarak içindeki yiyecek ve içecekleri çıkarmaya başlamıştı. Bense onun cekedine iyice sokulmuştum, tıpkı Jungkook gibi kokuyordu. Gülümseyerek onu izlemeye başlamıştım. Onu izlediğimi fark ettiğinde o da benim gibi gülümsemişti. "Hadi," dedi. "Yemek yemelisin."
"Tamam." dedim gülümsemeye devam ederek. Şu an nerede olduğumuzu pek bilmiyordum ama okuldan çok uzak olduğumuz kesindi. Jungkook'un vampir hızına güvenerek, sandiviçi ellerimin arasına alarak bir ısırık aldım. Ardından Jungkook, su şişesinin kapağını açıp bana uzatmıştı. Teşekkür edip, şişenin yaklaşık yarısını bitirmiştim. Oldukça susamıştım çünkü aptal Mavi Taraf yüzünden bir koca gün boyunca tek bir damla su bile girmemişti boğazımdan.
Yemek yemeye devam ediyordum fakat iki dakika sonra üstüme inanılmaz bir ağırlık çökmüştü. Elimdeki sandiviçi bırakıp Jungkook'a baktığımda gözlerim buğulanmaya başlamıştı. "Jungkook." diye mırıldandım zorlukla. Hemen bana daha çok yaklaşmış bir elini saçlarıma diğer elini de belime sarmıştı. Başım göğsüne yaslanacak şekilde kucağına uzandığımda saçlarım okşamaya devam ediyordu. "Çok uykum geldi." dedim, sesim boğuk çıkıyordu. Uyumamak için gözlerimi açmaya çalışıyordum ama sanki tüm gökyüzü göz kapaklarımın üzerine yüklenmişti. Öyle bir ağırlıktı. "Okula gitmeliyiz."
"Sadece uyu, bebeğim." diyerek saçlarıma birkaç öpücük kondurdu. "Okula sonra gideriz." Bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım ama görüş alanım gittikçe daha da kapanıyordu. Uyku o kadar tatlıydı ki, bırakamıyordum. Gözlerim tamamen kapanmadan önce belli belirsiz iki kelime duymuştum. "Seni seviyorum."
***
Gözlerimi zorlukla araladığımda karanlık bir odadaydım. Oldukça rahat olan bir yatakta yatıyordum ve üzerimde ince bir örtü vardı. Şaşkınlıkla doğrulup kafamı yatak başlığına yasladım. Gözledimi ovuşturarak neler olduğunu anlamaya çalıştım. Anılar birer birer zihnime dolarken, panikleyip üzerimdeki örtüyü açıp odadan dışarı çıkmak için kapıya doğru ilerlemeye başlamıştım. Fakat, benim bir şey yapmama kalmadan kapı ardına kadar açılmıştı. İçeri tanımadığım bir kız girmiş ve ışığı açmıştı. Tekrar mı, diye sorguladım kendi kendime. Yine mi Mavi Taraf beni kaçırmıştı? Birazdan oturup ağlayabileceğimi hissediyordum ama kız bana çok samimi bir şekilde bakıyordu ve gülümsüyordu. Neler düşündüğümü anlamış olacak ki, "Sakin olun." dedi. "Ben Irene. Bay Jeon bizi sizi korumamız için tuttu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...