Medya; Super Junior - Lo Siento
Jennie
Bazen geriye dönüp baktığınızda, evet, bu kesinlikle benim hayatımın dönüm noktası dersiniz. Ama sadece birkaç gün sonra bile öyle çarpıcı bir olay olur ve öyle mahveder ki sizi, güya dönüm noktası olan o olay ilgi çekici bile gelmez.
Bu okula geldiğimde benim için çok şey değişti. Lisa, Rose ve Jisoo'dan çok daha geç olmuştu buraya gelmem. Kendimi bulmakta zorlanmıştım. Uzun zaman boyunca kim olduğumu çözememiştim. Bir büyücüydüm ama belki de gerçekten zayıftım.
İç çekerek oturduğum koltuğa iyice gömüldüm. Ne zaman yalnız kalsam böyle derin düşüncelerin içinde kayboluyordum.
Kapının aniden sertçe açılmasıyla düşünvelerimden kurtulup, irkilerek oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. İçeriye giren kişi şaşırtıcı bir şekilde Jimindi. O kadar kötü görünüyordu ki korkudan ve panikten gözlerim kocaman olmuştu.
"J-Jimin?" dedim kekeleyerek. "Ne oldu sana?"
Terden saçları ve tişörtü üzerine yapışmıştı. Cevap veremeden iki dizi üzerine çöküp derin nefesler almaya çalıştığında küçük bir çığlık attım ve hızlıca yanına oturdum. "Ne oldu?" dedim anlamaya çalışarak. Cevap verip veremeyeceği hakkında tam bir fikrim yoktu ama ona ne olduğuyla ilgili hiçbir şey anlamamıştım ve feci derecede korkuyordum.
Jimin zorlukla kolunu gösterdiğinde bakışlarımı omzunun hemen aşağısına saplanan gümüş parçasına çevirmiştim. Zorlukla yutkunarak yaranın olduğu yeri dikkatlice inceledim. Fazla kan kaybetmemişti, gümüş derine gitmemişti ama gümüş zaten başlı başına kurtadamların canını fazlasıyla yakan bir şeydi. Onları öldürmezdi ama çok acı verir, katlanılmaz ve dayanılmaz bir ızdırap ile baş başa kalırlardı.
Derin bir nefes alarak gümüş parçasını kolundan çıkarmaya çalıştım. Biraz uğraş sonucunda gümüş parçası odamın zeminini boylamış ve Jimin derin bir nefes alarak kafasını geriye atmıştı. Büyüyle açılan yarayı kapattım. Ve ne olur ne olmaz diyerek orayı bir sargı beziyle sardım. On dakika kadar bir süre boyunca öylece yerde uzanmış, hiçbir tepki vermemişti. Terden alnına yapışan saçlarını elimle geriye taradım.
"İyi misin, Jimin?"
Kafasını aşağı yukarı sallayarak beni onaylamış sonra da yattığı yerde doğrulmaya çalışmıştı. Yara olmayan kolunu sıkıca tutarak doğrulmasına yardım ettim. Gerçekten bitkin görünüyordu.
"Sana ne oldu?" dedim. Açıkcası ben de hala yaşadığım şoktan çıkabilmiş değildim. Jimin'i bir anda odamda öyle acı çeker bir halde görmek, beni de incitmişti.
"Gümüş," dedi mırıldanır gibi. Sesi kısık ve boğuk çıkıyordu. "Bu binaya yakın bir yerdeydim ve daha fazla dayanamayacağımı düşündüm. Beni bu halde görmeni istemezdim ama aklıma ilk sen geldin Jennie. Başka yardım alabileceğim bir yoktu burada.. Üzgünüm."
"Saçmalama," dedim onu rahatlatmaya çalışıp sırtını okşarken. "Elbette benim yanıma gelmelisin. Sana yardımcı olmak için elimden geleni yaparım." Hafifçe tebessüm ettiğinde tereddüt etsem de konuşmaya devam ettim. "Ama Jimin.. Buna sana biri mi yaptı?"
"Evet," dedi Jimin gözlerini kaçırarak. İç çektim ve ayağa kalkıp, elimi Jimin'e uzattım. Elimden destek alarak ayağa kalktığında birlikte oturma takımımın olduğu köşeye yürümüş ve bedenlerimizi koltuğa bırakmıştık.
"Peki, kim?"
"Boşver," dedi omuz silkerek. "Söylemesem daha iyi. Kim olduğunu öğrendiğinde mutlu olacağını sanmıyorum."
"Yine de, bilmem gerek değil mi?" diye sordum. "Gümüş sizin için bu kadar zararlıyken, böylesine ciddi bir yara alman çok önemli, Jimin. Belki de.. Belki de ölebilirdin."
"Hayır," diyerek kafasını iki yana salladı. "Endişelenme, eminim bir şey olmazdı bana."
"Jimin," dedim masum bakışlarımı Jimin'in bakışlarıyla birleştirirken. "Bunu sana kim yaptı, söylemeyecek misin?"
"Peki," dedi pes ederek. "Taehyungtu. Bunu bana Taehyung yaptı."
Bir kez daha şaşırmama engel olamazken dudaklarımın arasından yüksek sesli bir "Ne?" kelimesi çıkmıştı. Buna inanamıyordum. Taehyung böyle bir şeyi yapmazdı. Tamam, ikisinin birbirinden nefret ettiğini biliyordum, herkes biliyor zaten fakat hayır, Taehyung bu kadar ileri gitmiş olamazdı.
"Bunu cidden Taehyung mu yaptı?"
"Evet," diyerek bakışlarını yere çevirdi Jimin. "Taehyung ile böylesine kanlı bıçaklı olmamızın bir sebebi var. Taehyung ve ben eskiden çok yakın iki arkadaştık. O kadar yakındık ki, o benim herşeyimdi diyebilirim. Hayatım boyunca sadece Taehyung'a ve bir de kız kardeşime böylesine değer vermiştim." İç çekerek ellerini saçlarından geçirdi. "Bir gün Taehyung kız kardeşime aşık oldu. Başta bunu garipsesem de sonra onlar adına çok sevindim, çünkü ikisi de benim için öyle özeldi ki; onları tanımadığım insanlarla paylaşmaya katlanamazdım."
Ben onu sabırla dinlemeye devam ederken, dilini dudaklarında gezdirdi. Duraksadığında susamış olduğunu düşünüp hızlı adımlarla masaya giderek, sürahideki suyu bardağa doldurmuş ve Jimin'e vermiştim. Anlattığı şey o kadar ilginçti ki; Jimin ve Taehyung'un böyle bir şey yaşamış olması bana çok garip geliyordu.
"Sonra," dedi. "Sıradan bir nöbetteydik. Bazen öğretmenler kendimizi daha da geliştirmemiz için yasak ormanda geceleri kalmamızı istiyorlar. Ama sorun olmuyor çünkü en az on kişi oluyoruz orada. Tam olarak biliyor musun emin değilim, Jennie.. Ama, böylesine özel insanların gittiği tek okul biz değiliz ve tabii düşmanlarımız var. O gün, kız kardeşim Taehyung'u korumak adına bir vampirin ellerinde can verdi."
Kalbim göğüs kafesimden dışarı çıkmak ister gibi şiddetle sarsılırken, kulaklarımın uğuldadığını ve nefes alamadığımı hissettim. Onların arasındaki bu olayın, bu kadar derin ve acı verici bir olaya dayandığını bilmiyordum. Ayrıca evet, Jimin yanılmıyordu. Ben düşmanlarımız olduğunu da bilmiyordum.
"Taehyung ile aramız iyice açıldı." Gözleri dolmuştu ve ağlamamak için kendini sıkıyordu. "Birbirimizi görmeye katlanamaz hale geldik, doğrusu bu zamana kadar çok kez kavga ettik. Bazen gurur kırıcı sözlerle, bazen yumruk yumruğa.. Bu kadar ileri gidebileceğini ben de bilmiyordum."
Ben de gözlerimin dolmasına engel olamayarak kirpiklerimi kırpıştırdım. Birkaç damla gözlerimden firar etmiş ve elmacık kemiklerimden aşağı doğru süzülmüştü.
"Jennie," dedi Jimin şaşkınlıkla. "Ağlama." Sonra, bana yaklaşarak nazik bir şekilde parmaklarıyla gözyaşlarımı silmişti.
"Üzgünüm," dedim. "Bunu anlatmanda bu kadar ısrarcı olmamalıydım-"
"Hayır, hayır. Sana anlatmak iyi geldi."
Ne yapacağımı bilemeyerek Jimin'e destek olmak istedim ve anlık bir cesaretle kollarımı sıkıca boynuna doladım. Bir an duraksasa da hemen sarılışıma karşılık vermiş ve kulağıma tüm büyü kitaplarından daha büyülü olan iki kelimeyi fısıldamıştı.
"Seni seviyorum."
×××
Bölüm geciktiği için gerçekten üzgünüm.. Ama biliyorsunuz ki benim burası dışında da bir hayatım var ve halletmem gereken şeyler vardı.
Şunu da belirteyim, sürekli yb ne zaman sorularıyla karşı karşıya kalıyorum okul sebebiye -ara sıra olan sürprizleri saymazsak- yeni bölümler cuma-cumartesi-pazar günlerinde gelecek❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...