46 × Gone

4.1K 462 175
                                    

Medya; Rihanna & Eminem - Love The Way You Lie Part 2

Namjoon iç çekmişti. "Muhtemelen, J.seph ve Somin burada değil. B.M onları soracağımızı bildiğinden işi uzatmak istemedi. Yerlerini bulmak biraz zor olacak."

"Aslında," dedi Joy ilerideki kalabalığı göstererek. "Sanırım birileri bunu bizim yerimize yaptı."

Bakışlar, Joy'un gösterdiği yöne döndüğünde büyük bir koşuşturmacayla karşılaşmışlardı. İçlerinden biri J.seph ve Somin'in yerini bulduklarını bağırmıştı ve sanki herkes bunu bekliyor gibi aynı tarafa koşmaya başlamıştı.

"Size söylemiştim." demişti Jinwoo büyük bir gururla. "Artık onları sevmiyorlar."

"Peki ama neden.." diye mırıldandı Jennie. Jinwoo omuz silkmişti ve gülüşü büyümüştü. Etraftaki bağırışlar, gittikçe artıyor vampirler vampir hızlarını kullanmaktan çekinmeyerek diğerlerine çarpa çarpa gidiyordu.

"Neden olacak," dedi Jinwoo. "Savaşa başladığımızda herkes kimseye zarar gelmeden kazanacağımıza emindi. Savaşın başlamasına neden olan Mahşerin Dört Atlısıydı. Onlar herkesi bu yola çekti.. Ama can kayıpları yaşandı, hala yaralı olanlar ve adeta bir işkenceymiş gibi acı çekenler var."

"Ne yapmaya gidiyorlar?" demişti bu sefer Rose. Göz bebekleri şaşkınlıkla kocaman olmuştu. Böyle bir sahneyle karşılaşmayı beklemiyordu.

"Savaş Atlılar ile birlikte başladığında göre," diye yanıtlamıştı Yoongi, sevgilisini. "Atlılarla birlikte bitecek."

"Burada işimiz bitti." dedi Namjoon etrafı süzerek. "Gidelim."

***

"Somin," dedi J.seph elindeki kuru dalları bir tarafa fırlatıp, Somin'in yanına koşarken. Sadece Atlıların biliyor olduğu bir kulübede kalıyorlardı. Lisa, Somin'in tılsımını parçalandığından beri durum bu şekildeydi. Somin sürekli oturuyor ya da yatıyordu. Gereğinden fazla uyuyor olmasına rağmen, git gite soluyordu. Benzi beyazlaşıyordu ve zayıflıyordu. O tılsımın parçalanması Somin'i o kadar çok etkilemişti ki Somin canının yarısının o tılsımla beraber parçalandığına emin gibiydi. "Sana tek başına ayağa kalkmaya çalışma dememiş miydim?"

Somin donuk bakışlarını J.seph'e yöneltirken J.seph, yatağından kalkmaya çalışan sevgilisinin beline sarılarak ona ayakta durması için yardımcı olmuştu. "Neden ayağa kalktın?" diye devam etti J.seph. Ses tonu oldukça yumuşak çıkıyordu. Somin ise kendini gülümsemeye zorlamıştı. "Sadece canım sıkıldı. Evden dışarı çıkalım mı diyecektim. Hava almak için."

J.seph başını aşağı yukarı sallayarak Somin'i onayladığında zaten küçük olan kulübede birkaç adım atarak kapıya ulaşmışlardı. J.seph bir koluyla hala Somin'in belini sarıp ona destek olurken, diğer eliyle de kapının kolunu aşağı indirerek kapının hafif bir gıcırtıyla açılmasını sağlamıştı. Dışarıya doğru attıkları tek bir adımla birlikte korku, panik ve endişe damarlarında bir zehir gibi gezinmeye başlamıştı. Çünkü, bu zamana dek kendilerinden önce ayak işlerini yaptırdıkları, Koredeki diğer özel güçlüleri öldürmek için yaptıkları planlara dahil ettikleri Mavi Taraf öğrencileri karşılarında duruyordu.

"Kim J.seph ve Jeon Somin," diyerek öne çıktı gri saçları olan genç bir vampir. "Okulumuza ve size destek olan arkadaşlarınıza yaptığınız ihanetlerden dolayı, idamınıza karar verilmiştir."

Somin gücünün damarlarından iyice çekildiğini hissediğinde J.seph'e yaslanmıştı. Mavi Taraf öğrencileri zehirli oklarını ikiliye yönelttiklerinde J.seph artık kurtuluşları olmadığından emin olarak Somin'e sıkıca sarılmıştı. Ve bu an, onların sonu olmuştu.

Zehirli oklar, kalplerine, sırtlarına, bacaklarına ve kollarına teker teker saplandı.. Çok geçmeden cansız bedenleri, kurumuş yapraklarla dolu ormanın siyah toğrağıyla buluşmuştu. Mahşerin Dört Atlısı, yaptıkları hain planların ardından gelen beklenmedik sonuçlar sebebiyle, sonsuza dek yeryüzünden silinmişti.

***

"Somin ve J.seph'in öldüğü haberi bu sabah itibariyle bize ulaştı." dedi Bay Choi. Aslında yarısı yıkık dökük bir harabe haline gelmiş olan kürsüye çıkarak, megafonla öğrencilere duyuru yapıyordu. "Mahşerin Dört Atlısı'na ait devir artık geçti. Mavi Taraf'ın idaresi ve öğretmenleriyle bizim açımızdan oldukça kazançlı bir anlaşma yapmış bulunuyoruz. Mahşerin Dört Atlısının oldukça yakın olan destekleyenleri ve sevenleri ise, yeraltı hapishanelerine gönderilecek. Yirmi kişilik bir ekipten söz ediyoruz." Kalabalıktan gelen homurdanmalardan sonra Bay Choi elini kaldırarak onları susturmuştu. "Mavi Taraf'ın tüm öğrencilerinin yer altı dünyasında sonsuza dek hapsolmasını istediğinizin farkındayım. Ancak, dediğim gibi bizim için oldukça yarar sağlayan bir anlaşma yapıldı. Bu savaştan herkes kendine bir ders çıkardı, ben de dahil. Eğitim sistemimizi değiştirerek sizi her an her şeye hazır olan güçlü savaşçılar haline getirmeliyiz ki tarih tekerrür etmesin." Sahte bir şekilde öksürüp boğazını temizlemişti. "Okulumuzu onarıp öncekinden daha iyi hale getireceğiz, bu konuda endişeniz olmasın. Tüm kayıplarımız içinse oldukça üzgün olduğumu belirtmek istiyorum. Onlar bizim için kendilerini feda ettiler bizlerse, onların boşuna ölmediğini herkese göstermeliyiz. Dinlediğiniz için teşekkürler."

Bay Choi kürsüden indiğinde Jungkook histerik bir şekilde gülmüştü. "Lisa öldü. Lisa sonsuza dek gitti ama Mavi Taraf öğrencilerinin hepsi gereken cezayı almayacak öyle mi?"

"Jungkook," diye mırıldandı Namjoon. Elini onun omzuna koymak için harakete geçmişti ama Jungkook ona izin vermeyerek kendini birkaç adım geriye atmıştı.

"Uğrunda çabaladığım her şey boşunaymış."

Diğerlerinin bir şey söylemesine fırsat vermeden vampir hızıyla uzaklaşmıştı. Yoongi bir an bile beklemeden onun peşinden gitse de hiçbir yerde Jungkook'u bulamamıştı. Gece, aramalara Taehyung, Jin, Hoseok ve Namjoon da katılmıştı ama değişen bir şey yoktu.

Jungkook, gerçekten gitmişti.

***

"Jungkooktan haber alabildiniz mi?" dedi Jennie, Taehyung'u kapıda görür görmez. Taehyung dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra üzgünce kafasını iki yana sallamıştı. Taehyung'un ardından odaya Jin ve Yoongi girmişti. Yoongi oldukça üzgün görünüyordu. Yüz ifadesinden anlaşılıyordu, kendini ne kadar kötü hissettiği. En yakın dostunun zor zamanıydı ve yanında olamıyordu. Onu bulamıyordu. Bu berbat bir histi.

Okulun tek bir binası ayaktaydı. Bu yüzden bir odada oldukça kalabalık kalıyorlardı. Joy, Yeri, Rose, Jisoo ve Jennie bir odada kalıyordu. Hemen yan odalarına ise Namjoon, Hoseok, Yoongi, Jin ve Taehyung yerleşmişti. Hoseok ve Namjoon çok yorgun olduklarından kendilerini odalarına atarken, diğerleri kızlara haber vermek amaçlı bu odaya gelmişlerdi.

"Yoongi.." dedi Rose üzgünce sevgilisinin elini tutarken. Yoongi'nin de, Jungkook'un da ne hissettiğini çok iyi anlıyordu. "Ben gerçekten çok üzgünüm."

Yoongi Rose'in elini sıkıca kavrayarak avcuna öpücükler kondurmuştu. "Endişlenme,"dedi. "Her şey iyi olacak."

Fakat, her şeyin iyi olması için gereken fedakarlıklar, daha fazla mı olmalıydı?

×××

Kısa bir yb oldu biraz da geçiş bölümü falan.. Ama dün iki yb attım onları okumayı unutmayın~❤

house of cards ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin