Medya; Rose - If It Is You
Jisoo
Lisa ve Jennie'ye her şeyi anlatmıştım. Rose da şu an kötü bir durumda olduğundan Lisa onunla kalmış, Jennie de benimle odama gelmişti. Koltukta öylece oturuyorduk. Bakışlarımı duvara sabitlemiştim. Jennie ise biraz uzanıp dinlenmemi istiyordu. Yorgun hissetmiyorum ki öyle hissediyor olsam dahi şu an dinlenecek zaman değildi.
"Jisoo," dedi Jennie. "Lütfen biraz sakinleş. Bir şekilde halledeceğiz-"
"Neyi halledeceğiz Jennie?" dedim sinirle ayağa kalkarak. "Bilmiyor musun bu mührün bozulması için kan gerek. İkimizden birinin ölmesi gerek. Bunun olmasını mı sağlayayım?"
"Jisoo saçmalama." diyerek benim gibi ayağa kalkmıştı Jennie. "Fakat işleri böyle aceleyle halletmeye çalışırsak daha da kötü duruma gelecek. Ne yapacağımıza karar vermeliyiz."
"Gerek yok. Ben ne yapacağımı zaten biliyorum."
Jennie'nin bir şey söylemesine fırsat vermeden bahçeye ışınlanmıştım. Normalde okul içinde ışınlanmak yasaktı ama bu sıralar umrumda bile değildi. Hızlı bir şekilde vampirlerin binasına girdim. Birkaç vampir kız bana garip garip bakmışlardı ama umursamadım. Onlardan olan son olaydan sonra yanıma yaklaşmaya cesaret edememiş olmalılardı. Koridorda yürüyüp Yoongi'nin odasını ararken, koridorun sonunda bana doğru gelen Yoongi'yi görmemle yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu.
"Yoongi." dedim büyük bir heyecanla.
Burada ne aradığımı sorgular gibi bakmıştı. "Jisoo?"
"Konuşmamız gereken çok önemli bir şey var."
"Sonra konuşuruz." dedi yanımdan geçerken. "Rose'un yanına gitmeliyim." Onu kolundan tutarak durdurmuş ve sahte endişe dolu bakışlarımı takınmıştım. "Önemli bir şey yok ya? Hiç görüşemedik Rose ile.." Amacım Yoongi'nin kavga ettiğimizi bilip bilmediğini öğrenmekti.
"Dün beni aradı." diyerek iç çekti Yoongi. Elini saçları arasından geçirmişti. "Garip şeyler söyledi. Bu yüzden gitmeliyim."
Gitmesine izin vermeyip kolunu daha sıkı tuttuğumda sinirlenmeye başlamıştı. Umursamadan gülümsedim. "Ama benim anlatacaklarım inan daha önemli Yoongi." Sonra da aşk büyüsünü bozacak olan büyüyü mırıldanmaya başladım.
Rose
Yatağımda uzanıyor ve tavanı izliyordum. Lisa yanımdaki koltukta oturuyordu. Derin nefesler alıyor ve parmaklarıyla oynuyordu. Muhtemelen bunu nasıl yapabildiğimi sorguluyordu. "Sen de beni suçluyorsun, değil mi?" dedim yattığım yerden doğrularak.
"Suçlamak değil de.." Hafifçe gülümsemiştim. Yalan söylemesine gerek yoktu. "Sadece Rose, sen Yoongi ve Jisoo arasında bir seçim yapman gerektiğinde Jisoo'yu seçecek birisi değilsin."
"Biliyorum." dedim. "Fakat, bunu yapmamın bir sebebi vardı. Jin ve Jisoo arasındaki bir şey bu."
"O zaman," diyerek ayağa kalktı ve yanıma gelip yatağımın ucuna oturdu. Ellerimi elleri arasına almıştı. "Anlat bize Rose. Bunu bilelim ki, sana hak verebilelim. Değil mi?"
"Hayır," dedim kafamı iki yana sallayarak. "Bu benim söylemem gereken bir şey değil. Kendisinden ne kadar nefret etsem de bunu Jisoo'ya söylemesi gereken kişi Jin."
Lisa oflayarak ellerini ellerimin arasından çekmişti. Dağılmış görünüyordu. Bu olaylar beni de dağıtmıştı zaten. "Bu gece benimle uyur musun Lisa?" demiştim. Yalnız kalmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...