12 × Let Go

7.4K 665 306
                                    

Medya; BTS - Let Go

Jennie

Jimin'in gitmesinden birkaç dakika sonrasında, öylece koltukta oturuyor ve duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Jimin bana yalan söylemezdi bunu biliyordum. Fakat, Taehyung'un böyle bir şey yapması kanımı donduruyordu. Ortadaki sebep, yani kız kardeşinin ölümü ne Jimin'in ne de Taehyung'un suçuydu. Taehyung'u kurtarmak için canını vermek isteyen de o kızdı, sevdiği için bir an bile gözünü kırpmadan. Ben bunu yapabilir miydim, diye düşündüm istemsizce. Gerçekten cesurcaydı. Taehyung ve Jimin'in kavgası ise tam anlamıyla aptalca..

Aniden kalbime yayılan sinir dalgasıyla ayağa kalktım, odamın anahtarını alarak kapıyı kapattım. Derin nefesler alıyor ve Jimin'in acı dolu bir halde yerde yatışını gözümün önüne getirmemeye çalışıyordum. O gittikten sonra biraz araştırmıştım ve, aslında o minik gümüş parçasının saplanmasının ölümden çok daha ızdırap dolu olduğunu öğrenmiştim. Jimin on dakika içinde defalarca ölüyormuş gibi hissetmiş olmalıydı.

Büyücülere ve cadılara ait binadan çıkıp, okula girdim. Taehyung'un bugün dersi olmasını umarak koridorlarda ilerledim. Sonunda onu tek başına dolabının önünde kitaplarını düzenlerken bulmuştum. Derin bir nefes alıp yanına ilerledim. Onunla açıkça konuşmalıydım.

"Taehyung,"

"Jennie," dedi. Beni karşısında gördüğüne şaşırmış gibiydi. "Bugün dersin olduğunu bilmiyordum."

"Zaten yok," diyerek omuz silktim. "Biraz konuşmalıyız, bu yüzden geldim."

Şaşkınlığı artarken kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. "Tamam."

Koridordaki boş bir sınıfa girdiğimizde kapıyı kapattım. Konuşmaya nereden başlamam gerektiğini düşünüyordum ama en iyisi direk sormaktı. "Jimin'e bunu neden yaptın?"

Jimin'in ismini duymasıyla kaşları çatılmış ve çenesi gerginleşmişti. "Neyi neden yaptım?"

"Bilmiyormuş gibi konuşma," dedim sinirlenmemeye çalışarak. "Jimin bugün yanıma geldiğinde, koluna gümüş saplanmıştı. Ona çok ısrar ettim ve-"

Taehyung hafifçe güldü. "Sana benim yaptığımı mı söyledi?"

Bakışları kararırken ifadesizce bana bakıyordu. Bir anda iki saniye önceki cesaretimin ellerimin arasından kayıp gittiğini hissetmiştim. Taehyung bana doğru birkaç adım attığında, ben de geriye doğru birkaç adım atmak istemiştim ama kıpırdayamıyordum bile.

"Ona inandın mı?" dedi. Ses tonu öyle bir hale bürünmüştü ki, sanki Jimin'e inandığımı söylesem hayal kırıklığı geçirecek, mahvolacaktı.

"Bilmiyorum," dedim zorlukla. Hiçbir fikrim yoktu. Taehyung böyle bir şeyi yapabilecek biri değildi, onu uzun süredir tanıyordum. Buraya geldiğimden beri.. Ama Jimin de bana yalan söylemezdi. Kötü bir ikilemin arasında kalmıştım, uçurum gibiydi.

"Ben yapmadım." dedi Taehyung iç çekerek. "Bunu yapmam. Asla bu kadar ileri gitmem."

"O zaman.." dedim. "Kim yaptı?"

Omuz silkti. "Bilmiyorum. Onunla neden bu kadar ilgileniyorsun?"

Taehyung, kendime gelmemi sağlayan soruyu sorduğunda öylece kalmış ve şaşkınlıkla Taehyung'a bakmaya başlamıştım. Bu benim kendime sormaktan ölesiye korkup, kaçtığım soruydu.

"Ben gitmeliyim." dedim. Kalbim çok hızlı çarpıyordu ve açıkcası paniklemiştim.

Taehyung hafifçe tebessüm etti. "Pekala, git."

Sonra arkama bile bakmadan, koşarcasına sınıftan çıkmıştım.

Lisa

Koridorda kollarımın arasındaki kitaplara sarılmış öylece yürüyordum. Dersim bitmişti ama ilk defa ne sahile gidesim vardı ne de kızlarla vakit geçirmek istiyordum. Biraz garip hissediyordum bugünlerde, nedeni belirsizdi. Bu yüzden bugünkü derslerim sona erdiği halde okul binasından çıkmamış, yarısında ders işlenen yarısı boş olan sınıfların bulunduğu koridorda yavaş adımlar atıyordum.

Koridorun sağ tarafındaki dolapların orada duraksadım ve kendi dolabımın kapağını açarak kitaplarımı dolaba yerleştirdim. Tam o sırada arkamdaki sınıftan çok büyük bir ses gelmişti. Hızlıca arkama baktığımda sınıfın kapısındaki küçük camdan içeridekilerin Taehyung ve Jimin olduğunu görmüştüm.

Gözlerim şaşkınlıkla ve panikle büyürken dolabımın kapağını kapatma gereksinimi bile duymadan koşarak sınıfa ilerledim. Daha önce bu ikilinin çok büyük kavgalarına şahit olmuştum. İkisi için en kötü olanı, birbirlerine attıkları yumruklar ya da tekmeler; yüzlerindeki yaralar ya da dudaklarının patlayıp kanaması olmamıştı hiçbir zaman. Birbirlerinin kalbini öyle büyük bir nefretle kırıyorlardı ki, buna kimsenin dayanabileceğini düşünmüyordum.

Sınıfa girdiğimde beni görseler bile umursamamışlardı. Taehyung bir kez daha Jimin'in elmacık kemiğine vurmuştu. Jimin ise ilk defa karşılık vermiyor sadece Taehyung'un ona vurmasına izin vererek gülüyordu. İşin öğretmenlere kadar gitmesini istemediğim için aralarına girmeye çalıştım, okuldan atılmalarından korkuyordum.

"Ne yapıyorsunuz siz?" dedim sinirle. "Kesin şunu. Birazdan Bayan Lee burada olur. Yine yakalacanacaksınız."

Jimin sırıtarak bir bana bir de Taehyung'a bakarken, Taehyung ona bir kez daha vurmaktan vazgeçmiş ve elleriyle kavradığı yakasını sertçe bırakmıştı. Jimin geriye doğru sendeleyerek arkasındaki duvara tutundu. Taehyung ise sinirle ellerini saçlarının arasından geçirmiş ve gözlerinden geçen büyük bir hayal kırıklığıyla yanımdan geçip gitmişti.

"Hey,"

Jimin'e bakarken arkamdan gelen tanıdık sesle oraya doğru dönmüştüm. Jungkook elleri cebinde Jimin'e ve bana bakıyordu. Yine Jimin ve Taehyung'un kavga ettiğini anlamak, asla zor değildi.

"Teşekkürler Lisa," dedi Jimin ifadesizce. Jungkook'a ters bir şekilde bakıp yanımızdan geçip gitmişti.

"Burada ne işin var?" dedi Jungkook yanıma gelip bana bakarak. "Bir daha o ikisinin arasına girme."

"Ben sadece-" dedim zorlukla. Ama konuşmama izin vermeden sözlerine devam etmişti.

"İyilik de yapma. Emin ol, iyilik onlara yaramaz. Anlamazlar bile."

Omuzlarımı düşürüp, onu mırıldanarak onayladığımda derin bir iç çekmiş ve kolunu omzuma atmıştı. "Hadi sana bir dondurma ısmarlayayım."

Birlikte koridorda yürümeye başladığımızda ona ters ters bakıp, kolunu omzumdan itmiştim. "Sen dondurma yer misin ki?"

"Yani," diyerek sırıttı. "Kanlı bir sosu varsa neden olmasın."

Yüzümü buruşturarak kusma isteğimi bastırdım. "İğrençsin."

"Olsun yine de sen yersin," dedi tekrar kolunu omzuma atarken. Onu itmek için yine harekete geçmiştim ama bu sefer izin vermemişti. "Ama hasta falan olma tamam mı? Balıkların ikide bir hapşırıp durmadan hoşlanacağını sanmıyorum."

Gülmeye başladığında dişlerimi sıkıp ona sert sert bakmıştım. "Jungkook!"

Jeon Jungkook, beni kesinlikle deli ediyordu.

××××

Dayanamadım ve hemen yb attım.. Arka arkaya bölüm attığımdan önceki bölümü, 11. bölüm, okumayı unutmayın❤

house of cards ❅ bts•bp ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin