Bigbang - Flower Road
Rose
Elimdeki kitapları dikkatle kütüphanedeki raflara yerleştiriyordum. Bugün kütüphanede ben görevliydim ve ne yazık ki görevli olduğumuz işlerde güçlerimizi kullanmamız yasaktı. Yoksa, büyüyle hepsini halletmiştim şimdi.
İç çekerek elimdeki son kitabı da yerine yerleştirtiğimde, beni izleyen birinin olduğunu hissederek kafamı sağa çevirmiş ve Yoongi ile karşılaşmıştım. Şaşırarak bir iki adım geri çekildiğimde o güzelce gülümsemiş ve bozulmuş saçlarımdan birkaç tutamı kulağımın arkasına itmişti.
"Bugün sen mi görevlisin?" diye sorduğunda başımla onayladım.
"Senin burada ne işin var?" dedim. "Daha önce hiç kütüphaneye geldiğini görmemiştim."
"Gelmem zaten." dedi hafifçe gülerek. "Ama bugün seni görmek için geldim."
Yutkunup gözlerimi kaçırdım. Diyecek bir şey bulamıyordum ve üstelik utanıyordum. O da bunu fark etmiş olacak ki tekrar gülmüş ve konuyu değiştirmişti. Gülüşü bile garip hissettiriyordu çünkü Yoongi sık sık gülen birisi değildi.
"Bugün işlerin bittikten sonra birlikte zaman geçirelim."
Cevap vermeme fırsat bırakmadan saçlarımın arasına bir öpücük kondurmuş ve ışık hızıyla yanımdan ayrılmıştı. Oflayarak etrafa bakındım. Bu işe artık bir son vermem gerekliydi. Büyü gittikçe güçleniyor sadece Yoongi'yi değil beni de etkisine alıyordu.
Aldığım ani kararla boynumda asılı olan, kütüphane görevlisi olduğumu belli eden, kartı hızlıca çıkardım ve neredeyse koşarak Jisoo'nun odasına gittim. Jisoo her zamanki gibi önündeki kitapları karıştırıyor, büyük kazanına birkaç ot atıyordu.
"Rose," dedi beni gördüğüne çok mutlu olduğunu belli ederek. "Bugün hiç görüşemedik."
"Öyle oldu," dedim yanındaki sandalyeye oturarak. "Bugün kütüphanede görevliydim." Sonra ilerideki kazana ve Jisoo'nun önündeki bir yığın kitaba baktım. "Sen ne yapıyorsun?"
"Görünmezlik iksiri yapmaya çalışıyorum. Biliyorsun Jin ve ben proje için partner olduk. Ama o çocuk beni korkutuyor ve görünmez olup önce nasıl biri olduğunu anlamaya çalışmak istedim."
"İşe yaradı mı peki?"
Sanki bana cevap verirmiş gibi ilerdeki kazandan koca bir duman yükseldi. Jisoo beni kendisiyle birlikte masanın altına çektiğinde şaşkınlıkla Jisoo'ya baktım. Birkaç saniye sonra yüksek sesli bir gümbürtü oluşmuştu. Anlaşılan, kazanın içindeki sıvı havaya uçmuştu.
İkimiz de ayağa kalkarak Jisoo'nun kazanına ve etrafa dağılan iksire baktık.
"Görünen o ki, işe yaramamış." dedi Jisoo oflayarak. "Burayı toplayalım."
Sonra elini sallayarak her şeyin yerli yerine oturmasını ve odanın tertemiz olmasını sağlamıştı.
"Seninle bir şey konuşmak için geldim."
"Evet," dedi gülümseyerek bana bakarken. "Seni dinliyorum."
"Bozalım artık şu büyüyü."
Kaşlarını çattı. "Hangi büyüyü?"
"Jisoo," dedim sinirle. Katlanma seviyem her geçen dakika daha da azalıyordu. "Neyden bahsettiğimi biliyorsun. Yoongi'ye yaptığımız aşk büyüsünü bozalım."
"Ah, elbette. Bozarız, canım. Acelesi yok ya."
"Ne?" Sinirin tüm damarlarımı esir aldığını hissettiğimde ayağa fırladım ve Jisoo'yu omuzlarından tutarak sarstım. Jisoo ise sadece bana şaşkınlıkla büyüttüğü gözleriyle bakıyordu.
"Tamam, dur."
Ellerimi Jisoo'nun omuzlarından çekip ofladığımda Jisoo başını tutmuş ve cadı şapkasını düzeltmişti. "Başım döndü senin yüzünden."
"Jisoo artık buna dayanamıyorum. Bu çok garip, anlıyor musun? Bana daha önce hiç görmediğim bir sevgiyi ve şefkati gösteriyor. İstemsizce mutlu oluyorum ama sonra her şeyin sahte olduğu aklıma geliyor. Berbat bir his bu. Aşk büyüsü beni de ele geçiriyor olmalı."
"Neden bahsediyorsun?" dedi Jisoo omuz silkerek. "Büyü sadece Yoongi'nin hislerini değiştirmek için yapıldı. Sana karşı bir etkisi yok."
Gözlerimi kaçırarak iç çektim. Bu şu an duymak istediğim son şey bile değildi. "Neyse ne," dedim. "Boz şu büyüyü."
"Bozamam. Rose, üzgünüm. O günden beri her tarafı aradım ama hiçbir yerde bozacak olan büyüyü bulamadım."
"Jisoo," dedim gözlerim istemsizce dolarken. "Bana şaka yaptığını söyle."
"Özür dilerim, Rose." diyerek omuzlarını düşürdü. "Seni bu işe ben soktum ama gerçekten aramadığım yer kalmadı."
"Birilerine söyleyelim. Öğretmenlere falan, onlar mutlaka-"
"Saçmalama," dedi Jisoo sinirle. "Okuldan ayrılış biletimizi kendi kendimize mi keselim? Asla yapamayız."
"Peki, ben ne yapacağım?" dedim sesimi yükselterek.
"Sadece biraz bekle. Bir yolunu bulacağım."
Orada biraz daha kalırsam, iyice sinirleneceğimi ve Jisoo ile kavga etmeye başlayacağımı bildiğimden hızla odadan çıktım. Ben bitmiştim. Kesinlikle, çıkılması mümkün olmayan bir bataklığa çekiliyordum.
***
Suratımı asarak koridorda boş boş yürüyordum. Biraz sonra gireceğim ders veya kütüphanedeki görevim umrumda bile değildi. Aklımı tüm düşünceler işgal ediyordu ve hangi yoldan gitmeye çalışırsam çalışayım hep çıkmaz sokaklara çıkıyordu.
"Rose,"
Yoongi'nin sesini duyduğumda heyecanın ama aynı zamanda telaşın kalbimi ele geçirdiğini hissetmiştim. Sesin geldiği yöne döndüm.
Sadece iki saniye içerisinde, ben ne olduğunu bile anlayamadan Yoongi dudaklarını dudaklarımla buluşturmuştu.
×××××
Yeni bölüm!!
Bol bol yorum istiyorum sizden❤ Mutlu pazarlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...