Medya; Dua Lipa & Blackpink - Kiss and Make Up
Jisoo
"Hey Dalgom!" dedim sinirle, ejderhama bakarken. Parmak kadar bir şeydi ama her zaman başıma dert açıyordu. "Sana söyledim değil mi? Olur olmaz yerlerde neden ağzından ateş püskürtüyorsun? Bu ayıp! Kızın saçını yaktın."
Dalgom sinirli bir tavırla bana bakmadan arkasını dönüp giderken derin bir nefes aldım. Bu ejderha iflah olmazdı. Masama ilerleyip iksirlere ve büyülere baktım. Ne kadar artık mezun oluyor olsak da çalışmaya devam etmem gerekiyordu çünkü Bay Choi'nin isteği üzerine burada kalacak ve yeni gelecek olan öğrencilere ders verecektik. Bay Choi'nin okulda olduğu son bir haftaydı. Daha sonrasında yerini tamamen Joy'a bırakarak, yıllardır yaşamayı planladığı o deniz kıyısına gidip kulübesine yerleşecekti.
"Jisoo," Rose aniden odaya daldığında irkilmiş ve neler olduğunu anlamaya çalışarak Rose'ye bakmıştım. "Ne yapıyorsun?"
"Beni korkuttun," dedim gözlerimi devirerek. "Aniden odaya dalınca bir şey oldu sandım."
"Aslında var." Rose umutsuzca sandalyelerden birine oturmuş ve geriye yaslanmıştı. "Lisa vampir olmamı hala istemiyor. Kan içtiğimi gördükçe kusmak istediğini söylüyor. Bir kere vampir oldum ve bunu geri çeviremem dedim.."
"Ee, o ne dedi?"
"Denizdeydi ve aniden daldı."
Kahkaha atarak cadı kazanıma birkaç ot eklemiştim. "Tahmin edeyim sırılsıklam oldun."
"Evet, öyle oldu."
Rose'ye gülmeye devam ederken bir yandan iksirimi yapıyordum. "Mezuniyet partisi için hazır mısın?"
"Evet," dedi Rose ellerini birbirine kavuşturup kocaman gülümserken. "Büyüleyici olacağına eminim."
"Birazdan Jin'in yanına gitmezsem büyüleyici olamayacak." İksirleri koyduğum şişeleri rastgele bir yere fırlattıktan sonra ofladım. "Birkaç gündür ben yakışıklı değilim artık diyip duruyor."
Rose şaşkınlık içinde bana baktı ve gözlerini kırpıştırdı. "Bunu gerçekten Jin mi söylüyor?" Ne olursa olsun her zaman yakışıklı olan ve bunu belirtmekten asla çekinmeyen sevgilimin bu cümleleri söylemesi, düşünmesi hatta aklının ucundan kıyısından geçmesi bile dehşet verici bir durumdu.
"Evet," dedim. "Baloda giyeceği kıyafetleri parçalamaya başlamadan önce yanına yetişmem gerekiyor."
Lisa
Doğrusunu söylemek gerekirse oldukça garip bir atmosferdi. Deniz kıyısının kenarındaki kayalıklarda Jungkook ile beraber oturuyorduk. Ben, kayısılı meyve suyumu içerken, Jungkook vişneli meyve suyu paketinin içine doldurmuş olduğu kanı pipetiyle beraber içiyordu. "Okulda kalmayı kabul edeceğini düşünmemiştim." dedim, sessizlik silsilesinin bizi boğduğunu fark ettiğimde.
"Sen kabul ettin diye ettim ben de."
"Yani gitmeyi ister miydin?" dedim kaşlarımın çatılmasına engel olamayarak.
"Bilmem." dedi omuz silkerek. Ardından kan dolu kutudan bir yudum daha aldı. "Benim olmak istediğim tek yer senin yanın."
"Eskiden vampirlerden nefret ederdim." dedim gülerek. Çünkü yaşadığımız hüzünlü anları yok saymayı başarabilirsek, Jungkook ve benim bir araya gelişimiz oldukça komik anlara ev sahipliği yapıyordu. "Şimdiyse.. Sen ve Rose hariç tüm vampirlerden nefret ediyorum. Ah, bir de Namjoon."
"Ama.. Yoongi?"
"Onu sevmiyorum." dedim bir çocuk gibi dudaklarımı büzerek. "Arkadaş hırsızı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...