Medya; Red Velvet - Power Up
Yazar
"Yani hatırlamaya mı başlıyor?" dedi Jungkook heyecanla. Lisa'yı sakinleştirip kızların yanına bırakır bırakmaz, Yeri'nin büyü odasına gelmişti. Koltukta oturup uzun süre heyecan içinde Joy'un gelmesini beklemişti. Lisa'yı özlüyordu, şimdi ona kavuşmuştu belki. Sarılabiliyordu, tabii kendisini henüz hatırlamayan sevgilisi izin verdiği müddetçe. Fakat, içinde bir yerlerde Lisa'nın yaşadıkları ve anıları olmadan, eski Lisa olamayacağını da biliyordu. Kişi tecrübeleriyle ve hatıralarıyla var olurdu. Yaşadıkları onu olgunlaştırır, güçlendirirdi.
Joy omuz silkti. "Emin olamıyorum, öyleyse bile bu zorlu bir süreç olabilir. Anlattığın kadarıyla hatırladıklarının geçmişte yaşandığını anlayamıyor. Şu an, o anıyı yaşadığını farz ediyor ve ona göre hareket ediyor. Bunun ne kadar iyi bir durum olduğu tartışılır."
***
Yoongi, elindeki saçma kitaplara yandan bir bakış atarak iç çekti. Cidden, onlar koskoca okulu ve belki de dünyayı kendini bir şey sanan birkaç mavi şirinden kurtarmışlardı, Yoongi'nin tabirine göre onlar sadece şirinler kadar gücü olan üç beş mavi kafalıydı, ama hala daha şu kütüphane işlerini yapmak zorunda bırakılıyorlardı.
Kitapları yere fırlatıp, vampir hızıyla Rose'in yanına gitme isteğini bastırarak kütüphaneye yavaş adımlarla ilerlemeye başladı. Elbette, vampir hızını kullanarak kütüphaneye ulaşabilirdi ama mesaisinin bitmesine yalnızca bir saat kalmıştı. Hızlı hareket ederse çok iş yapmış olacaktı.
"Yoongi Hyung," Yoongi kendisine seslenen kırmızı saçlı çocuğa baktı. Okula yeni gelenlerden biriydi. Bir vampire benziyordu. "İsmim Taeyong." dedi genç çocuk, Yoongi'nin kendisine boş boş baktığını fark ettiğinde. "Buraya biri geldi," diye devam etti. "Rose'i soruyor. Seni görünce haber vereyim dedim."
Yoongi şüpheyle kaşlarını çatmış ve kafasını aşağı yukarı sallayarak onaylamıştı. "Nerede?"
"İçeride." Taeyong, misafirleri ağırlamak için kullanılan kapıyı gösterdiğinde Yoongi teşekkür etme gereği bile duymadan kapıyı açmış ve içeriye girmişti. Taeyong ise arkasından bakıp omuz silkti ve vampir hızıyla uzaklaştı.
Yoongi, içeriye adımlamış ve kitapları rastgele masaya bırakmıştı. Yoongi'yi gördüğünde, koltuklardan birine oturan siyah saçlı genç kız ayağa kalktı. "Rose ile görüşmek istiyorum."
"Tam olarak kim oluyorsun?" Yoongi, saygı ifadelerini bir kenara bırakmıştı. Bu kız tanıdık geliyordu. Daha önce karşılaşmamışlardı ve dolayısıyla konuşmamışlardı da. O tür bir yakınlık değildi bu. Siması tanıdıktı ve Yoongi düşündüğü şeyin olmamasını umuyordu.
Fakat, tam da düşündüğü gibiydi.
"Ben Alice." dedi siyah saçlı genç kız. "Rose'in ablasıyım."
***
Joy, topuklu botlarının çıkardığı sesi umursamadan üzerindeki hırkayı düzeltti ve adımlarını hızlandırdı. İşi gücü yokmuş gibi bir de yeni bir şeyle uğraşmak istemiyordu. Bay Choi onu neden çağırmıştı hiçbir fikri yoktu. Lisa öldüğünden beri, daha doğrusu öldüğünü sandıklarından beri, Bay Choi ile araları bir daha düzelmemişti. Bay Choi defalarca Joy'a onu kızı gibi gördüğünü ve onu korumak istediğini söylemişti ama Joy inanmıyordu. İnanmak istemiyordu.
Elini yumruk yaparak kapıyı tıkladı. Bay Choi gelmesini söylediğindeyse kapının kolunu aşağı indirirek kapıyı açmış ve içeri girmişti. Kapıyı kapayıp, yavaşça ilerledi ve Bay Choi'nin masasanın önündeki beyaz koltuklardan birine oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...