Medya; Shawn Mendes - Mercy
Lisa
Jungkook ifadesizce bana bakıyordu. İki üç dakikadır tek bir tepki bile vermemişti ve doğrusu bu beni korkutuyordu. "Jungkook?" dedim tekrar. "Sana bir soru sordum."
Jungkook gözlerini benden çekip kahkahalarla gülmeye başlayınca kaşlarımı çatmış ve ona bakmaya başlamıştım. Bir yandan gülüyor bir yandan da öksürüyordu. "Jungkook!" dedim sinirle. Cidden, bunda gülenecek bir şey bile yoktu!
"Bu gerçekten komikti." dedi Jungkook. "Güzel bir espriydi."
"Ne esprisi?" dedim derin bir nefes alarak. "Ben çok ciddiyim Jungkook. Ya yardım bulmak için gitmeme izin ver ya da kanımdan-"
"Hayatta olmaz." dedi Jungkook sertçe. "Bunu yapamam."
"O zaman ben yardım çağıracağım." Ayağa kalkarak yanından uzaklaşmaya yeltendiğimde kolumdan tutarak beni durdurmuştu. "Gitme," dedi kaşlarını çatarak. "Gitmeni istemiyorum."
"Jungkook," dedim bıkkınlıkla. "Çok halsizsin ve çok solgun görünüyorsun. Kan içmeye ihtiyacın var."
"Sadece yanımda kal." diyerek öksürdü Jungkook.
Sinirlerimin tepeme çıktığını hissediyordum. Burada böylece acı çekiyordu ama ne gitmeme izin veriyordu ne de ona asla yapmayacağım bir teklif olan, kanımı içme teklifini kabul ediyordu. "Yeter ama!" dedim. "Bu kadar zor değil çok fazla kanım var. Al iç işte!"
Jungkook bir kez daha kahkaha attığında kaşlarımı çatarak koluna vurmaya başlamıştım. "Hey hey.." dedi sonunda. "Tamam vurma. Sadece.." Bana derince bakmış ve gülümsemişti. "Çok tatlısın Lisa."
İçimde bir şeylerin eridiğini hissederken öylece birkaç saniye sahildeki kumları izlemiş sonra da kendime gelmek adına kafamı iki yana sallamıştım. Jungkook'un hala beni izlediğini gördüğümde bileğimi ona uzatmıştım. İç çekerek yerinde iyice doğruldu ve bileğimi elleri arasına aldı. "Bileğin çok ince." dedi sakince. "Bileğinden ısırırsam gereğinden fazla acıyacaktır." Ben anlayamayarak ona bakmaya devam ederken bana yaklamış ve parmaklarını boynumda gezdirmeye başlamıştı. "Boynundan olsa.." dedi. "Daha az acıyacak."
Yutkunarak sakinleşmeye çalıştığımda Jungkook da benden izin almak için bekliyor gibiydi. Evet, dedim kendi kendime. Boynumdan daha az acıyacaksa elbette kabul etmem gerekirdi. Acıdan hoşlanmazdım. Zaten acıdan kimler hoşlanırdı ki? Sadece mazoşistler hoşlanırdı tabii. Ve sadistler. Çünkü onlar..
"Lisa," Jungkook'un sesiyle irkildiğimde ne olduğunu sorgularcasına bana bakıyor olduğunu görmüştüm. "Kendi kendine konuşuyor gibi görünüyorsun da.."
Utançla dudaklarımı ısırırken yanaklarımın da kızardığını hissediyordum. Hızlıca konuyu değiştirmem gerekiyordu. "Tamam." dedim. "Nasıl istersen."
Ona iyice yaklaşmış ve tam önüne oturmuştum. O da hafifçe eğildi. Bir eli benim elimi kavramıştı. Diğer eli ise boynumda gezinmeye devam ediyordu. "Eğer canın çok yanarsa elimi sık." dedi. "Geri çekileceğim."
"Tamam." dedim. Benden daha tereddütlü ve gergin görünüyordu.
Dudaklarını boynuma yaklaştırdı ve dişlerini boynuma sapladı. Gerçekten acı veriyordu. Hem de fazlasıyla. Yüzlerce iğne bir anda boynuma batmış ve oradaki kanı alıyormuş gibi hissediyordum. Kalbim fazla hızlı atıyordu ve Jungkook beni sakinleştirmek adına elimi okşuyordu. İki dakika kadar sonra geri çekildiğinde çoktan enerjisini kazanmış gibi görünüyordu. Ten rengi tekrar eskisi gibi olmuştu. Gözlerindeki kırmızılık yerini kahverengiye bırakırken bana gülümseyerek bakmıştı. Bakışlarında büyük bir şefkat ve hayranlıkla karşılaşmıştım ve bu beni şok eden bir şey olmuştu. Bocaladığımı hissediyordum.
"Teşekkür ederim Lisa." dedi yanağıma ufak bir öpücük bırakırken. İki saniye içerisinde havalandığımı hissetmiştim. Beni kucağına almıştı ve birlikte sahildeki evime doğru gidiyorduk. "Şimdi ben de sana yemek yapacağım." dedi. "Vampir olduğuma bakma gerçekten iyi yemek yaparım."
"Tamam," dedim başımı göğsüne yaslarken. "Ama beğenmezsem kafandan aşağı dökerim haberin olsun."
Rose
Kütüphanenin koridorlarında öylece yürüyor ve kendi projem için gerekli olan kitabı arıyordum. Buradaki işim bittikten sonra Yoongi ile buluşacaktım. Ve garip bir şekilde, bu artık şaşırtıcı değildi benim için.
"Rose,"
İsmimin seslenilmesiyle sesim geldiği yöne döndüm. Jin koridorun başındaydı ve bana doğru yaklaşıyordu. Jin ile bu zamana dek bir kez bile diyalog kurmamıştık. Bu yüzden onu görmek beni şaşırtmıştı.
"Birkaç dakikan var mı?" dedi. "Konuşmamız gereken bir konu var."
"Tabii," dedim merakım iyice artarken. Koridorun sağ tarafındaki masaya oturmuştuk. Elinde birkaç kağıt parçası vardı. Kağıtları önüme koyduğunda vakit kaybetmeden incelemeye başladım.
"Bu bir büyü," dedi. Fısıldar gibi konuşuyordu. Kimsenin duymasını istemediğini anlamıştım. Ama cidden, ne büyüsüydü bu? "Lee Chaerin'in yaptığı büyü."
Gözlerim şaşkınlıkla büyürken kaşlarımı çatarak bakışlarımı kağıttan kaldırmış ve Jin'e bakmıştım. "Bu ne-"
"Bu büyü sayesinde." dedi Jin gülümseyerek. "Bir cadıyı kendime mühürleyebilirim."
Şaşkınlığım en az yüz kat daha artarken duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum. Bu adam ne saçmalıyordu?
"Ve bu konuda senden yardım istiyorum. Büyüyü yapmanı istiyorum."
Gülerek geriye çekildim. Bu cesaret nereden geliyordu bilmiyorum ama asla bu büyüyü yapmazdım. "Yapmayacağım."
Bu saçma konuşmaya daha fazla katlanmamak adına ayağa kalktım. "Bekle," dedi. "Sana anlaşmanın asıl şartlarını söylememiştim bile."
Oflayarak Jin'e döndüm. "Neyden bahsediyorsun?"
"Şöyle ki," dedi tıpkı benim gibi ayağa kalkarken. "Sen bana Jisoo'yu kendime mühürlememde yardım et. Ve bende.." Hafifçe bana yaklaşmış ve kağıtları elime tutuşturmuştu. "Ben de Yoongi'ye nasıl bir aşk büyüsü yaptığını yanlışlıkla ağzımdan kaçırmayayım. Nasıl anlaşma? Gayet adil, değil mi?"
"Komik olma." dedim zorlukla. Panik olmuştum, fazlasıyla panik olmuştum. Ama belli etmemliydim. "Ben kimseye büyü falan yapmadım."
"Yalan söylemeye çalışma, Rose." dedi Jin. "Ben her şeyi biliyorum. Yaptığımızda kötü bir şey yok. Sen benim sevdiğim kızla buluşmama yardım edeceksin ve ben de seni sevgilinden ayırmayacağım. Sevenler kavuşmuş olacak. Bunda kötü bir şey yok ki.." Gülerek kafasını iki yana sallamıştı. "Bir süre düşün. Eğer bu süre zarfında herhangi birine bir şeyler söylersen, ben de biricik dostum Yoongi'yi ziyarete giderim."
Ve beni orda öylece bırakıp, arkasına bile bakmadan kütüphaneden çıkmıştı.
××××
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi çok ama çok merak ediyorum. Lütfen, yorum yapmadan geçmeyin❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...