Dreamcatcher - Good Night
Rose
Jisoo, büyü kitabını elime tutuşturduğunda sadece gergin olduğumu hissetmiştim. Pekala, bu büyüyü yaptığımda gerçekten uzun sürmeyecekti. Sadece birkaç gün sonra büyüyü bozacak, benim de Yoongi'nin de bu garip durumdan kurtulmasını sağlayacaktık. Bizim vampirlerin evinden kan çaldığımızı söylese bile, elinde bir kanıt olmayacaktı bu yüzden de ceza almayacaktık.
Plan bu kadar basitti işte ama gergin hissetmeme engel olamıyordum bir türlü.
"Bunun vampirler üzerinde işe yarayacağına emin misin?" dedim Jisoo'ya dönerek.
"Elbette," diyerek saçlarını arkasına attı. "Her türlü varlığın üzerinde etkilidir. Bu yüzden güçlü bir büyü."
"Ben Yoongi'yi buraya çağıracağım ve sen de büyüyü yapacaksın, Rose. Tamam mı?"
Jennie'yi onayladığımda, Jennie demir parmaklıklara birkaç kez vurmuş ve Yoongi'nin dikkatini çekmişti. Yoongi oflayarak ayağa kalkıp, iki saniye içerisinde yanımızda bitivermişti.
"Ne var?" dedi soğuk sesi ve umursamaz bakışlarıyla.
"Sana sormamız gereken bir şey var."
Jennie bakışlarını bana yönlendirdiğinde vaktin geldiğini anlamış, kitabı hızlıca açarak Yoongi'nin gözlerine bakmış ve büyüyü mırıldanmaya başlamıştım.
"L'amour n'est pas une récompense,
Une fois collé,
Quand les fleurs de Sakura sont ouvertes
Tu comprendras."Gözlerimi kocaman açarak bir şeyler olmasını beklemiştim. Yoongi ise sadece gözlerini birkaç kez kırpıştırmış ve garip şekilde derin bakışlarıyla bana bakmaya başlamıştı.
"Rose," diyerek bana yaklaştı. Ses tonu fazla endişeliydi. "Orada ne işin var?"
Jisoo beni dürtüklediğinde kendime gelmiş ve üzgün bakışlarımı Yoongiyle buluşturmuştum. "Biz sadece Jisoo'nun dersi için biraz kan almaya gelmiştik ve.."
Ben sözümü tamamlayamadan Yoongi ışık hızında kapıyı açmış ve beni kendine çekerek sıkıca sarılmıştı. "Korkmuş olmalısın." diye fısıldadığında irkildim. Rahatsız edici değildi ama konuştuğum kişi Yoongi değilmiş gibi hissettiriyordu. Belki de zaten, O Yoongi değildi.
Yavaşça benden ayrıldığında gülümsemiş ve hafifçe saçlarımı okşamıştı. Lisa yalandan öksürdü. Kızların orda olduğunu daha yeni hatırlamış olmam yanaklarımı pembeleştirmeye başlamıştı.
"Biz gitmeliyiz Yoongi." dedi Jisoo bileğimden sıkıca tutarak beni çekiştirmeye başlamıştı. "Yardımların için çok teşekkürler."
Yoongi'nin bir şey demesine fırsat vermeden hızlıca merdivenlerden inmiş ve vampir evinden dışarı çıkmıştık. Ben sadece düşünüyordum ve Jisoo hala beni sürüklüyordu. Bu çok garip hissettirmişti, dahası Yoongi'yi kullanmış gibi olmam çok kötü bir his doğuruyordu içimde.
"Evet," dedi Jennie mutlulukla. "Hallettik işte!"
Jisoo bir anda elinde bir kan şişesi oluşturuvermişti. "Neyse ki bu şişeyi görünmez hale getirmeyi akıl etmiştim, son anda."
"Yakalanacağımızı biliyordun değil mi?" dedim sinirle.
Jisoo omuz silkti. "Evet ama bir şekilde çaylak vampirlerden kaçmak kolay olurdu. Yoongi'ye yakalanacağımızı hiç düşünmedim."
"Dert etme," dedi Lisa elini omzuma yerleştirirken. "Yakın bir zamanda kurtulacaksın zaten. Sadece birkaç gün o kan emiciye katlanman gerekiyor."
Fakat, sorun Yoongi'ye katlanamıyor olmam falan değildi. Vicdan azabı çekiyordum, çünkü o kadar soğuk ve dışarıdan bakıldığında herkesi gözünü kırpmadan öldürebilecek derecede korkutucu görünen birisinin; bir anda şefkat ve sevgi dolu bakışlarına ve dokunuşlarına marus kalmıştım. Bu ani değişim, herkesi etkilerdi, öyle değil mi?
***
Sınıftan çıkmış ve defterimi ellerimin arasında sıkıca tutarak koridorda ilerliyordum. Beynim sürekli düşüncelerle boğuşuyordu ve sanırım ilk defa bir dersten tek bir kelime bile anlamamıştım. Dolabımın önüne geldiğimde, defterleri rastegele dolaba yerleştirmiş ve kilitlemiştim.
"Rose."
Tanıdık sesi ama hiç tanıdık olmayan bir ses tonuyla duymak tekrar kanımı dondururken, yine ve yine ellerimin buz kestiğini hissediyordum. Bugün birkaç kez karşılaşmıştık ama hep arkadaşlarının yanındaydı ve sadece gülümsemekle yetinmişti. Yanıma gelip gelmeyeceğini, gelirse bunun ne zaman olacağını merak etmiştim. Ve işte, buradaydı.
"Nasılsın?" Ses tonu çok ilgiliydi ve bu bile beni germeye yetiyordu.
"İyiyim." dedim yavaşça. "Ya sen?"
"Ben de iyiyim."
Parmaklarımı sakince elleri arasına almış ve daha sonra tutuşunu sıkılaştırmıştı. Koridordaki birkaç gözün bize döndüğündü, hatta bazı fısıldaşmaların yaşandığını hissediyordum şimdiden. Çok değil sadece bir ders saati sonra, dedikodu okula tamamen yayılmış olurdu. En havalı ve güçlü vampirlerden olan Yoongi, büyücü bir kızın elini tutuyordu. Eh, onlar için yeterince iyi bir dedikodu malzemesiydi.
"Okulda," dedim zorlukla. "Elimi tutman doğru mu?"
Hafifçe gülmüştü. "Bunu bana mı soruyorsun?"
Nazikçe elimden çekiştirip beni ilerlettiğinde sorgulayan gözlerle etrafa bakıyor ve gerçekten de yanımızdan geçen herkesin bize baktığını görüyordum. İnsanlar merak ediyor ve bir anda nasıl böyle bir şeyin ortaya çıktığını anlayamıyorlardı. Kendime içimden en güzel küfürleri hediye ettim çünkü bu saçma aşk planını yaparken asla sonrası için düzgünce düşünememiştik.
Beş altı kişilik bir arkadaş grubunun ortasında durduğumuzda, gerçek bir bataklığa saplandığımın artık tam anlamıyla farkındaydım.
"Bu Rose," dedi Yoongi, gülümseyerek. "Sevgilim."
×××××
Yeni bölümle karşınızdayımm..
Evet aşk büyüsü fransızca skfmsmmfd
Anlamı,
Aşk bir ödül değildir,
Zorlandığınızda,
Sakura çiçekleri açtığında,
Anlayacaksınız.Umarım olaylar istediğiniz gibi gidiyordur, bir sonraki bölüm Jennie'nin ağzından olacak ❤
Sizi seviyorum ve bol bol yorum istiyorum sizden 🌪
ŞİMDİ OKUDUĞUN
house of cards ❅ bts•bp ✓
FanfictionCadıların, vampirlerin, büyücülerin, kurt adamların.. Aklına gelebilecek tüm garip insanların olduğu bir kent düşün. Burası senin hayal gücünün oluşturduğu kent, bir ütopya. BTS & Blackpink ©nemesislau2018 ✨ Bu kitap kapağı Balaccie'nin Büyü Dükka...