10. AÇLIK

1.9K 151 9
                                    


-DARCY-

Sessizlik, damarda ağır ağır akan kan gibi yayılıyordu. Keskin, metalik koku örtü gibi sarmalamıştı bizi. Bunu ben bile hissedebiliyordum. Mavi gözler birbirine bakıyordu. Benim yanımda olan Karan'ın gırtlağından gelen, tarif edilemez korkunç sesi çoktan duymuştum.

Açlık...

Safir mavisi gözler, yağmur sayesinde kararan havaya dönüşmüştü. Anya'nın kedi gibi en öne geçip gerildiğini, parmaklarının büküldüğünü görebiliyordum. Ve o gırtlağından gelen hırıltı duyulmayacak gibi değildi.

"Hayır," dedi Ashley, sesine ayna gibi yansıyan korku, elle tutulur cinstendi. Sanırım aralarında etkilenmeyen bir tek Daniel ve oydu. Hatta yeni dönüşmesine rağmen Chris de öyle görünüyordu. Karan ve Anya hiç de iyi görünmüyordu, ikisi de günlerdir aç bırakılmış aslan gibiydi.

"Hayır, Anya!" diye bağıran Ashley, tam ona atılacağı sırada Anya kedi gibi tıslayarak ona döndü. Göğsü hızlı hızlı inip kalkıyor, dudakları sinsi bir sırıtışla geriliyor, gözleri alev alev parlıyordu. Birkaç tutam kızıl saçı gözlerinin önüne parmaklık gibi düşüyor, beline uzanan alev misali saçları dalgalanıyordu. O kadar tehlikeli görünüyordu ki ben bile kokuyu unutmuştum.

"Ne oldu?" diye sordu Anya, alaycı bir ifadeyle. "Burada hiç kimse yok ve çoktan bizim kim olduğumuzu anladılar." Bu cümlesi üzerine Ashley iç çekti. Daniel da gittikçe ona yaklaşıyordu.

Genç delikanlı kıza iyice sarılmış, korkulu gözlerle bize bakıyordu. O sırada arkamdaki Karan'ın da gizli gizli uzaklaştığını sezebiliyordum.

"Anya, aptallaşma. Yasakları çiğnemek üzeresin. Bu krallığın kulağına giderse..." dedi Daniel, fakat Anya elini ona doğru kaldırarak onu susturdu. Daniel haklıydı. Onlarla ilgili kurallardan biri, her ne olursa olsun bir insandan beslenemezlerdi. Ve insanlar onlara saldırdıklarında ya da kendilerini savunmak istediklerinde Mavilerin hiçbir şekilde kendini savunmaya hakları yoktu. Bu kuralı en başından beri epey gaddarca bulmuştum. Zira haklı konumda bile olsalar kendilerini savunamayacaklardı.

"Kimin umurunda? O benim avım, günlerdir kan ihtiyacımı karşılayamamıştım ve şu anda oldukça susadım."

"Yeter!" diye bağırdı Ashley. Ardından hızlı adımlarla Karan'ın yanına gitmiş, yüzünü avuçlarının arasına almıştı. Karan da gözlerini kapatmış, derin derin nefes alıp veriyor, dişlerini sıkıyordu. Zorlandığını biliyordum, belli ki o da uzun zamandır beslenmemişti.

Koku gittikçe keskinleşiyordu, artık benim bile vücudum arzuyla titremeye başlamıştı. Onu çok iyi anlayabiliyordum.

"Ben iyiyim," diye mırıldandı Karan, soluk soluğa. "İyiyim. Alt tarafı birkaç damla kan. Dişimin kavuğuna bile yetmez."

İşte o sırada Ashley'nin gözlerini iyice açarak Anya'ya döndüğünü gördüm. İnce dudakları bükülmüş, mavi gözlerindeki keskin ifadeyle ona bakıyordu. Nefes almadan tıpkı bir heykel gibi görünüyordu. Çok geçmeden diğerleri de ona katılmıştı.

"Sakın aklından geçirdiklerini yapayım deme! Sonuçları kötü olur," dedi Ashley yılan gibi tıslayarak. Bunun üzerine Anya duruşunu bozmadan sinsi sayılacak bir kahkaha attı. O kadar tehlikeli görünüyorlardı ki tıpkı yırtıcı bir hayvan gibiydiler.

"Sen mi engel olacaksın bana?" dedi meydan okurcasına. "Ben istediğimi yaparım. Sonuçları da beni ilgilendirir."

"Ashley yalnız değil," diye atıldı Daniel. "Beni geçemezsin, gerekirse hepimiz engel oluruz." Cümlesini bitir bitirmez yanımda bitmişti. O an o metalik kokuyla değil de, onun güzel kokusuyla sarmalanmıştım. Tarif edemeyeceğim kadar güzel bir kokuydu. Tıpkı bir okyanusa benziyordu ve epey ferahtı. Bu da kanın kışkırtıcı kokusunu unutmamı sağlıyordu.

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin