62. KUĞU GÖLÜ

538 30 109
                                    

Şarkılar;

Passenger, Let Her Go

Evgeny Grinko, Jane Maryam

***

"GÖKKUŞAĞI"

Yoğun rutubet kokusu genç adama özgürlüğünü sınırlandıran zincirlerden daha fazla rahatsızlık veriyordu. Uzaktan bakıldığında pes etmiş gibi görünüyordu ama aslında gözlerinin içine baktığınızda öyle olmadığını, genç adamın sadece oyun oynadığını anlayabilirdiniz.

Gri duvarlarla çevrili hücrede sadece yüzünü gizleyen adam ve o vardı. Elinde ise kendi kanıyla kaplı hançer duruyordu.

Genç adam, çıplak vücudundaki kesiklere ve onu duvara X şeklinde sabitleyen zincirlere rağmen pes etmeyi bir an bile aklından geçirmemişti. Aksine zaten istediği buydu, bile bile Liderlerinin eline düşmüştü. Endişelendiği tek şey değer verdiği kişiydi.

Gökkuşağı. Gökkuşağı için endişeleniyordu. Öyle ki kızın karşısında durup sürekli konuşarak başının etini yemesine bile razıydı. Ama tüm bunlar, kızın zarar görecek olma düşüncesini engelleyemiyordu ve her an kızın saçının teline bile zarar gelecek olmasından korkuyordu.

Evet, kendi için değil onun için korkuyordu ve işlerin bu boyuta geleceğini düşünmemişti; zira kendisi onlar için altın değerindeyken bile ona zarar vermekten çekinmiyorlardı. Öldürmüyorlardı ama zarar veriyorlardı. Şu anlık yaptıkları sadece fiziksel zarardı.

"Yapmayacaksın," dedi Liderleri güç kokan sesiyle. Ses tonunda hafiften küçümsediğini sezebiliyordu.

Genç adam, Liderlerinin sinirini bozacak derece umursamazca sırıttı. Hatta Liderleri kocaman elleriyle çenesini kavrayıp tırnaklarını bastırdığında da sırıtışını bozmadı.

"Güçlerimi kullanmayacağım."

Genç adamın dudaklarından tekrar tekrar dökülen cümle Liderlerinin dişlerini sıkmasına ve genç adamın çenesini sertçe bırakarak geriye gitmesine neden oldu. Sonra tekrardan kanlı hançeri göğsüne sapladığını hissetti. Artık bu bilmem kaçıncı hançer darbesiydi ve genç adam hançerlerin açtığı izlerse karşı bağışıklık kazanmış, çok kan kaybettiğinden dolayı da hissizleşmişti. Hatta yüzünde mimik bile oynamamıştı. Onun yerine normal bir insan olsaydı daha ilk darbede ölmüştü.

"Sapladığın hançerler canımı yakmıyor," dedi genç adam korkusuz bakışlarla Liderlerine bakarken. Yine siyah pelerinin içindeydi ve ağız kısmı yine yapay olduğu belli olan uzun sakalları ve bıyığıyla gizliydi. Pelerinin başlığı sadece burnunun ucuna kadar kapatıyordu. Uzun vücudu ise vücut hatlarını saklayacak bol dökümlü giysilerinin içindeydi. Ama yine de tüm yaptıklarına rağmen, sesini değiştirmeye çalışmasına rağmen, kokusunu gizlemeye çalışmasına rağmen genç adama tanıdık geliyordu. Tanıdık geliyordu gelmesine ama yine de bir türlü dilinin ucunda olan ismi dışarıya yansıtamıyordu.

Liderleri başını hafifçe eğip yan yatırarak duruyor, karşısında durarak kanlar içinde kalan gence bakıyordu. Gencin boynu bile bir hayvanmış gibi duvara zincirlenmişti ve zincirleri kırmaması için sağlam olmasına özen göstermişti.

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin