-DARCY-
1, 2, 3, 4, 5...
Oradan kurtulduğumuzdan beri zar zor oradan uzaklaşalı kaç saat olmuştu? Havanın gittikçe kararması, gökyüzüne yapıştırılmış gibi duran yıldızlar ve parlak bir topu andıran dolunayı görmemle epey zaman geçtiğini anladım.
Anılar tekrar tekrar zihnimde sergileniyordu ve ben elimi zihnime daldırdığımda seçebildiğim duygulardan biri de acıydı. Ve aynı zamanda o bitmek bilmeyen sancılı döngü...
Tıpkı Karan ve Chris'te olduğu gibi döngü tekrarlamış ve bu sefer de Daniel'ı bulmuştu. Daniel, Cody'nin kalbine hançeri sapladıktan sonra şoka uğramış gibi donakalmış, ben de onu bu şekilde görünce Cody'nin ölmüş olduğu gerçeği üzerinde durmamaya çalışmıştım. Tanıdığım biri olmasına rağmen... O an zihnim sadece Daniel'a odaklanmıştı.
Gözlerindeki dehşeti görmüş ve hançeri tutan eline bakmıştım bir süre. Ama sonradan benim şoka girmiş yüzümü fark etmiş olacak ki toparlanmaya çalışmış, birkaç kez kan çıkarttıktan sonra ayağa kalkarak yanıma gelmeye çalışmıştı.
Ondan sonrası hatırlamak istemeyeceğim kadar kötüydü. Fakat yine de Daniel'ın o kanlar içindeki görüntüsü derinlere bir yerlere yerleşip kalmıştı. Evet, birini öldürmüştü. Bu kişi de benim eski arkadaşımdan başkası değildi. Peki acı duymuş muydum? Acılarımın büyük bir kısmı ona değil de Daniel'a aitti.
Berbat halde olmasına rağmen buradan çıkmamız gerektiğini söylemiş, her ne kadar kötü durumda olduğu için ısrar etsem de beni oradan çıkarmaya çalışmıştı. Yine de tüm bunlara rağmen ancak evin biraz uzağındaki bahçeye kadar ilerleyebilmiştik.
Daniel epeydir beslenmemişti. Üstüne üstük bir de güçleri üzerinde yoğunlaşınca bitkin düşmüştü.
Onu yere yatırıp elimi başının altına yerleştirmiş, bir yandan ne yapabileceğimle ilgili düşünmeye başlamıştım. Ama bu uzun sürmemişti. Yanıt, parlak bir yıldız gibi belirivermişti.
Ona ne iyi geleceğini biliyordum. Ayrıca bunu duyunca itiraz edeceğini de biliyordum. Bir yandan Cody'nin, Daniel'ın göğsünde açtığı yaraya bakarken bir yandan güçlü bir şekilde bileğimi ısırmaya çalışmıştım.
Tam da istediğim gibi hafifçe beliren kırmızı renkli sıvıyı gördüğümde Daniel'ın gözleri iri iri açılmış ve hırıltılı bir şekilde solumaya başlamıştı.
"Ne yapıyorsun?" diye sormuştu panikle, tekrardan eğilip kusmadan önce. Cevap vermekle vakit kaybetmek istemediğim için itirazlarına rağmen bileğimi dudaklarına yaklaştırmıştım. Daniel ilk başta ne kadar kendini kastıysa da başarılı olamamıştı ve biraz da olsa istediğimi yapmıştı.
İlk başta dişleriyle açtığı kesiğin ardından aldığım hazzı hatırlayınca yanaklarımın ısınmaya başladığını hissedince elimi Daniel'ın çıplak göğsünde gezdirdim ve o sırada yarasının büyük bir çoğunluğunun kapanmış olduğunu gördüm. Bu iyiye işaretti.
Başımı kalbinin olduğu yere yaslarken kalbinin ritmik atışlarını dinledim.
Tatlı tatlı esen meltem, tenlerimizin üzerinde dolaşıp ısırırken başım onun göğsünde, gözlerim gökyüzüne dönük bir biçimde öylece kalakaldım. Bu şekilde beklemek yorgunluğumun üzerine ilaç gibi gelmişti. Belki de onun yanında olmasından dolayı böyleydi. Belki de gerçekten ona bir şey olmamış olmasının verdiği rahatlıktan dolayı böyle hissediyordum. Ama yanımdaydı işte. Ona dokunabiliyordum, hissedebiliyordum, görebiliyordum. Bu bana yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasíaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...