Şarkı; Karliene, Become The Beast-ANYA-
Güçlerim tarafından daha önce hiç bu kadar yorgun ve güçsüz düşürüleceğim aklıma gelmemişti.
Arada bir boğazımı işgal eden ağrılar ve dakikada bir beni bulup peşimi bırakmayan öksürüklerimle savaşıyordum. Üstelik bir de prensesin ve Ejder'in ortalıklarda olmayışıyla ilgili meydana gelen kaosu zar zor durdurmaya çalışmıştım. Normalde bu tarz şeyler yapmak benim için çocuk oyuncağıyken şimdi birkaç kişiyle ilgilenmem mi beni güçsüz düşürmüştü?
Bunun tek bir nedeni olabilirdi; beslenmeyeli epey uzun zaman olmuştu. Boğazım kan özlemiyle yanıp tutuşurken açık duyularımdan fark ettiğim şeyle olduğum yerde pusu kurmuş gibi beklemeye koyulmuştum.
Andre hâlâ saraya gitmemiş miydi? Zira şu an tam ileride korumalarıyla mutlu bir şekilde sohbet ediyor, ellerini lacivert kumaş pantolonun cebine koyup çıkarıyordu. Tabii bunların hepsi beni fark edene kadardı. Beni fark ettiğinde birkaç kararsız duraksamadan sonra o üç korumaya işaret verip yanıma doğru gelmeye başladı.
Harika, dedim içimden. Bir sen eksiktin, küçük piyon.
Andre, üzerindeki şık lacivert takıma aldırmadan özenle işlenmiş mermer zemine tıpkı benim gibi çökerken elini tereddüt bile etmeden omzuma yerleştirdi.
"İyi misin?" diye sordu endişeli mavi gözlerini bana dikerken. Bense omzumdaki elinden rahatsız olmaya başladığım için dikkatli bir şekilde geriye çekilirken içimden bir an önce gitmesini dinliyordum. Oysa planlarımı gerçekleştirmek için tam tersini yapmam gerekse de.
"İyiyim," dedim titreyen sesimle. İçten içte sesimin titremesine sinirlenirken aslında bunun nedeninin ne olduğunu biliyordum. Üstelik Andre bu kadar yakındayken ve ben damarlarında gezinen kanını hissederken... Kana karşı açlığım tüm düşüncelerimi öldürmeye başladığında aklımdan geçen tek düşünce kanının tadına bakmak ve susuzluğumu dindirmekti.
"Aslında," diye başladı sözlerine. "Ben de seni görmek istiyordum. Bugün saraya geri dönüyoruz ve gitmeden önce seninle bir şeyler yapmayı planlıyordum."
"Ah," dedim, kanın kokusu yüzünden gerçeklere odaklanamadan.
Andre açık açık benimle flört etmeye devam ediyordu.
Elini yanağıma koyduğunda kanın kokusu gittikçe beni kefen gibi sarmaladığında o an kuralları yıkacağımı düşündüm. Öyle ki aklımdan tek geçen oracıkta boynuna yapışmak ve susuzluğum dinene kadar kanının tadına bakmamdı.
Büyülenmiş gibi ona yaklaşırken bir an bile olsun bu tavrından şüphelenmeden öylece bekledi. Ben de boynunu hedef alarak ilerlemeye devam ediyordum. Ta ki iri yarı, koyu renk kıvırcık saçlı, Fersina amblemi taşıyan korumalardan biri tepemizde dikilene kadar.
"Majesteleri," dedi hafifçe uyaran bir tonla öksürerek. "Gitmemiz gerekiyor."
Andre bunun üzerine morali bozulmuş gibi duraksadıktan sonra ayağa kalkarken ben de kanının büyüsünden biraz olsun kurtularak gerçeğe odaklandım.
Karan, Ejder'in başında bekliyordu ve aramızda yaptığımız görev dağılımı nedeniyle onun yanına gitmem gerekiyordu. Ve nedense bir yanım onun yanına gideceği için mutluydu.
"Üzgünüm," dedi ellerimi tutup geriye çekilerek. "Tekrar bir araya gelmemizi isterim. En kısa zamanda."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasíaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...