Şarkı; Ruelle, I get to love you
-DARCY-
Saraydaydım.
Antika heykellerle çevrelenmiş ana salonda dolanıyor, ellerimi çeşitli desenlerle süslenmiş duvarların üzerinde dolaştırıyordum. Bazı yerler tablo resimleriyle, bazı yerdekilerse kraliyette önemli bir yere sahip olanların çerçeveleriyle kaplanmıştı.
İçten içe sarayda ne yaptığımı, neden böyle başıboş dolaştığımı sorguluyordum. Burada ne işim vardı? Arkadaşlarım neredeydi?
Daniel neredeydi?
İşte o sırada içime kara bulutların dolmasına neden olan bir şey zihnimde dolandı; benim kim olduğumu öğrenmiş olabilirler miydi? Öbür türlü sarayda olmam imkânsızdı. Ayrıca benim sarayda olmamın dışında, ilginç olan bir şey daha vardı; sarayda hiç kimse yoktu.
Adım sesleri sessiz koridorda yankılanırken neden sarayda hiç kimsenin olmadığını sorgulamaya devam ediyordum. Muhafızlardan bile eser yoktu.
Yere kadar uzanan devasa pencerelerden süzülen güneş ışığı üzerime yansıyor, gözlerimi kısmama neden oluyordu. Bir süre sonra da gözlerimi kırpıştırmak zorunda kalmıştım. Işık, gözlerimi açamayacağım kadar yoğundu. Yine de buna rağmen biraz da içimdeki dürtünün etkisiyle yürümeye devam etmiştim. Nereye gittiğimi bilmeden, amaçsız bir şekilde yürüyordum. Oysa ben, sarayda en fazla birkaç gün kalmış, her yeri keşfetme şansı bulamamıştım.
Kör gibi yürümeye devam ederken önce arkamdan tatlı tatlı esen rüzgâr ve ardından okyanusun ortasındaymış hissi veren kokuları hissettim.
"Daniel..." diye bir kelime döküldü dudaklarımın arasından. Fakat cevap olarak sadece sesimin yankısını duymuştum. Yine de bu mutlu olmama engel değildi. Zira Daniel buradaydı. Hissedebiliyordum.
"Daniel!" dedim tekrar. Bu sefer biraz da olsa bağırmıştım. Gerçi kısık sesle adını söylesem bile odaklandığı zaman duyacağını biliyordum. Ama yine de ses gelmemişti. Kokuları duymaya ise devam ediyordum.
"Daniel, neredesin?"
Cevap yoktu.
Artık gittikçe şüphelenmeye başlıyordum. Neden karşıma çıkmıyordu? Orada olduğunu biliyordum. Duyduğunu da biliyordum. Ama oradaysa neden bana gözükmüyordu?
Adımlarımı eskisine göre daha da hızlandırdım ve beni kör eden ışıklara aldırmadan rastgele ilerlemeye başladım. Ta ki bahçeye açılan kapılardan birine rastlayana kadar.
İç içe geçmiş güzel desenlerle süslenmiş kahverengi kapı ardına kadar açılmıştı. Sanki benim gelmemi bekliyormuş gibi davetkâr bir şekilde duruyordu. Ayrıca kokular da artmıştı. Ama bu sefer, kokuda tuhaf bir şeyler vardı. Normalde Daniel'ın güçleri karşısında huzurla dolardım.
Elimle destek alır gibi kapıya tutundum ve her an biri çıkacakmış gibi temkinli bir şekilde adım atmaya devam ettim.
İşte orada, uzamış çimenlerin arasında sırtı bana dönük olan bir kız duruyordu.
Görmeyi umduğum kişi yerine başkasını gördüğümden olduğum yerde durmuştum. Fakat şiddetini arttıran rüzgâr beni ona ittiriyor gibiydi. Kızsa benim aksine rüzgârdan etkilenmiyordu.
Neredeyse benimkiyle aynı hatlara sahip olan vücudu nefes alıp verişlerle hareket etmesi dışında hiçbir şekilde yerinden oynamıyordu. Ayrıca saçlarının dalgası ve rengi de benimkilerini andırır gibiydi ve rüzgârda dans ediyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/139346186-288-k420830.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasyYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...