Şarkı; Judes Priest, Angel
Arkadaşlar baştan söyleyeyim lütfen ama lütfen oy vermeyi ve satır arası yorum falan yapmayı unutmayın lütfeeenn.
İyi okumalar^^
***
-ANYA-
Kalbim hiçbir zaman sana ait olmadı...
Söylemiştim. Sonunda söylemiştim ve bunu söylememin kendimi kuş kadar hafif hissetmeme neden olacağını düşünmezdim.
Ne bir korku ne bir pişmanlık ne de endişe hissediyordum. Aksine hiç olmadığım kadar özgür hissediyordum kendimi. Sanki özgürlüğümü kısıtlayan hayali zincirler gevşemişti ve ben zincirlerimi bu yazdığım cümle ile kırıp atmıştım.
Yapmıştım yapmasına ama adım attığım her yerde, baktığım her yerde yeşil gözler beni bir cellat gibi takip ediyordu. Uykuyla uyanıklık arasında olduğumda bile... Bir kâbusu andırıyordu. Burada olmasa bile etkisini üzerimde hissedebiliyordum.
Karşımda duruyordu, tehlike vaat eden bakışları bana değiyordu ve sonra bakışlarıyla beni âdeta süzüyordu. Hatta dudaklarımdan onu gördüğümü belli eden sesler çıktığında Elaine beni dürtüyor, neler olduğunu sorguluyordu.
Yolculuk boyunca pek sohbet etmemiştik. Bunun en büyük nedenlerinden biri de güçlerime biraz fazla yoğunlaşmamdı. Özellikle de olanlar Andre'nin kulağına gittikten sonra. Ayrıca Leo'da bacaklarını iki yanımdan sarkıtmış bir şekilde kucağımda uyuyakalmıştı. Gariptir ki yolculuk boyunca bana tek huzur veren şeylerden biri bu olabilirdi. Oysa hiçbir zaman, kucağımda bir çocuğun uyuyacağını düşünmezdim.
"Al, bak bakalım," demişti elindeki tableti bana uzatırken. Çevremizdeki kimsenin duymamasına özen göstererek kablosuz kulaklıklarımı takıp sesi kısabildiğim kadar kısmıştım. Bir yandan Leo'yu uyandırmamak için de gayret ediyordum.
Evet, tüm yaşananların Andre'nin kulağına gitmiş olması beklediğimizden de hızlı sürmüştü. Videonun başlangıcında da ilk seçebildiğim Andre'nin yüzünün öfkeden kıpkırmızı kesilmesiydi. Önünde bir video oynatılıyordu, izlediği video, Elaine'nin bana gösterdiği videoyla aynıydı ve şu an tam da Darcy'nin konuştuğu yerdeydi.
Sinirlerim gerildiğinden güldüm. Gülüşümde alaycılık gizliydi.
Andre kuvvetli bir şekilde masaya vurmuştu. Felix de kravatını genişletiyor, her zamanki gibi elindeki mendiliyle terleyen alnını siliyordu.
"Böyle bir şey nasıl olur?" demişti Andre. "Böyle bir şeye nasıl cüret edebilir?"
Öfkesi kuvvetliydi ve o an Darcy karşısında olsa hiç çekinmeden öldürecek gibiydi. Bakanlarsa doğru düzgün konuşamıyorlardı çünkü Andre bağırıp çağırmakla meşguldü.
"Ne sanıyor ki? Halkı buna inandıracağını mı düşünüyor?" Masadaki eşyalar yumruğuyla sarsılırken alaycı bir ses tonuyla, "Birde kast sistemini kaldırtmak istediğini söylüyor! Ve arkasındaki bir sürü Maviyle?"
Sonra dikkati düşmanlarımızın cesetlerine yöneldi.
"Maviler yeteri kadar sorun çıkarmamış gibi birde bunlar var! Nereden çıkıyor bunlar?"
Masadaki porselen bardak yere yuvarlanıp binbir parçaya ayrılırken başkanlardan birisi konuşacak olmuştu. Ama Andre konuşmalarına izin vermemiş, direkt Felix'e dönmüştü.
"Orduyla ilgili bir haber var mı? Lütfen bana çoktan hazırlıklara başladığınızı söyleyin," demişti. Felix Andre'nin sesiyle irkilmiş, elindeki mendille terden parlayan alnını silerek birkaç kez sesini düzeltmek için öksürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasíaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...