Şarkı; Evgeny Grinko, Once Upon a Time-LUCY-
Alevler tüm vücudumu kefen gibi sarmıştı.
Bitmek bilmeyen kaşıntı hissinden sonra bir de bu nereden çıktığını bilmediğim ateşle uğraşmak zorundaydım. Ayrıca hiç olmadığı kadar yorgun olan zihnimle bu durumla başa çıkmak hiç olmadığı kadar sancılıydı.
Alevler tüm vücudumu keşfettikten sonra boynumda yoğunlaştığında aradan epey zaman geçmiş olmalıydı. Zira yarı baygın yarı uyanık olduğumdan zaman kavramını çoktan yitirmiştim.
Birkaç dakika önce alevlerin uğramış olduğu parmaklarımı birkaç kez oynattım ve gerçeğe odaklanmaya çalıştım. Zihnimin öne sürdüğü ihtimallerden biri, yine rüyalarımdan birinde olduğumdu. Oysa rüyada olsam bile rüyada olduğumu anlamaz, sorgulamazdım.
Şaka bir yana diğer hakikate odaklanmaya çalıştım. Cılız bedenimde hissettiğim alevler sahte olamayacak kadar can yakıcı ve kavurucuydu. Vücudumun çoktan ter tabakasıyla kaplandığını hissedebiliyordum. Alevleri böylesine hissedebiliyorken bir yangının ortasında olmam kaçınılmazdı.
Dudaklarımdan dökülen inilti sessizlikle bir bütün olduğunda gözlerim yoğun ışığa maruz kalmışçasına kamaştı. Ardından tıpkı gözlerim gibi zihnim de aralandı ve tam orada kömür karası gözlerin sahibi belirdi.
Ruhum, onun üzerimde bıraktığı etkilerden dolayı kenara doğru iyice büzülürken tırnaklarımı çarşafa geçirdim. Belim yatakta yay gibi gerilirken dudaklarımdan yine hafif bir inilti döküldü. Fakat bu sefer bunda onun görüntüsünün yanında boynumda intikamını alırcasına dişlerini geçiren acım da vardı.
"Hayır," diye fısıldadım, kalbim göğüs kafesimin içinde gümbürderken parmaklarım çarşafı parçalayacak kadar sıktı.
Kafamın içindeki Cody, ilk başta bana hiç de samimi olmayan gülümsemesini bahşetse de sonradan yüz ifadesi değişti ve bir türlü alışamadığım duygusuz bakışlarıyla beni süzdü.
"Kaçtın," dedi kalın, tok sesiyle. "Yalan söyledin."
"Yalan söylemedim!" diye öfkeyle söylenirken bunu sesli bir şekilde söylemediğimin bilincindeydim. Bir nevi uyanıyor olmalıydım.
"Söyledin."
"Aramızda sana yalan söylememi gerektirecek bir şey yoktu." Tabii bunu der demez zihnim çenesini kapatmıştı. Kesinlikle Darcy konusundan bahsediyordu.
"Yarım kalmış işlerimiz var."
"Umurumda değil. Özgürlüğüm daha önemli."
Zihnimdeki Cody suskunlaşırken alevleri yeniden hisseder oldum. O yüzden gözlerimi hafifçe aralarken yine aynı yerde olduğumu fark ettim.
Cody, zihnimdeki sislere karışıp yok olduğunda acılarımla ve benimle bütünleşen alevlerle baş başa kaldım.
Boynumdaki ısı dayanılmaz bir hal aldığında tırnağımla orayı yırtmak istedim. Fakat o an bunu yapamayacak kadar tükenmiş hissetmiştim kendimi.
Uyurgezer misali bedenim yataktan doğrulduğunda kollarımdaki kablo engeline takıldım. Ufak bir dürtüyle canımın acısını umursamadan kabloları çekip çıkardığımda takati kalmamış bedenimi taşımakta zorlanan ayaklarımla öylece dikildim.
Kesinlikle soğuk bir şeylere ihtiyacım vardı. Soğuk herhangi bir şeye...
Vücudumdaki görünmez alevlerle sadece soğuk savaşabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasiYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...