Şarkı; Evgeny Grinko, Field
-DARCY-
Kendimi bildim bileli dışlanıyordum.
Bunun nedeninin tam olarak neden kaynaklandığını bilmiyordum; belki insanlar beni soğuk olarak gördüklerinden dolayıydı, belki onlara göre gerçekten güvenilmez biriydim, belki de...
Bu kısımda iç çektim. Kendimi kandırmaya lüzum yoktu. Zira farkındaydım, hem de küçüklüğümden beri.
Ben, bundan on sekiz yıl önce ölmüş olan kraliçeye benziyordum.
Sorun bu değildi; sorun kraliçenin kim olduğuydu. Kraliçe, insanların Maviler olarak adlandırdıkları özel yetenekli insanlardan biriydi.(Gerçi insanlar, onları daha çok bir canavar olarak kabul ediyorlardı.) Bir kraliçe olması ise tam bir olaydı, çünkü Fersina Krallığı tarafından tüm insanların kararlarıyla birlikte iki tür arasında anlaşma yapılmıştı. Anlaşmanın en önemli noktalarından biri de Maviler ve insanlar arasındaki yakın ilişkiydi. Maviler ne kendi türleriyle ne de insanlarla ilişki kurabilirdi. Ama kral Aaron, en büyük yasaklardan birini işleyerek halkın tepkisini umursamadan onlardan biriyle evlenmişti.
Her şey bu noktada başlıyordu; kraliçe doğum yaptıktan sonraki gün küçük prenses gizemli bir şekilde kaybolmuştu. Ve o günden beri, özellikle de çıkar amacı güdenler prensesi aramaya başlamışlardı; sonuç ise hâlâ başarısızdı.
İşte büyük ihtimalle insanların beni dışlamalarının nedeni buydu. Zira ben kraliçeye benziyordum ve bu benzerlik her geçen gün beni rahatsız etmeye devam ediyordu. Özellikle de ilgi çekmek istemeyen birisi için bu dayanılmaz bir işkenceydi.
Beyaz fayanslara gözlerimi dikerek ağır ağır yürümeye devam ederken gruplar halinde takılan insanlara bakmamaya çalışıyordum. Ama boşunaydı. Bakmasam bile üzerime diken misali batan bakışları hissediyordum. Hatta içten içe, bana bakarak aralarında ne konuştuklarını da tahmin edebiliyordum.
Madison çakması...
Yutkundum.
Konuşmayın, demek istedim. Ben prenses değilim!
Ama tek yaptığım, başım önüme dönük bir şekilde yürümekti. Kendi kendime sabır dilenerek beyaz fayanslarla çevrili geniş koridorda yürümeye devam ettim. Arada bir dikkatimi dağıtması için beyaz duvarlara monte edilmiş elektronik panolara bakıyordum. Panolardaki birkaç öğrencinin kayıp olduğu haberini görünce de bundan vazgeçmiştim. Dikkatimi dağıtmak isterken daha da beter hale getirecektim.
Rahatsız edici uğultular kafamın içinde âdeta çığlık atarken ellerimle alnımı ovuşturmuştum. Sanki bu dayanılmaz baş ağrısını önleyebilecekmiş gibi. Baş ağrısı gittikçe şiddetini gösteriyor, midemse nedenini bilmediğim bir şekilde kavruluyordu. Bir elimi karnıma yerleştirdiğimde de dudaklarımdan hafif bir inilti dışarıya dökülerek serbest kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasiaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...