Şarkı; Alan Walker, Faded
-DARCY-
"Lucy'ye ulaşamıyorum."
Belki de eve geldiğimizden beri yüzden fazla tekrarladığım cümleyi tekrardan söylediğimde Anya'nın ve Ashley'in gözlerini devirdiğini, Karan'ın da keyifsizce homurdandığını gördüm. Daniel'sa tamamen canı sıkılmış bir şekilde önündeki masanın üzerinde duran bardağın içindeki suyu hareket ettiriyordu. Dirseğini koltuğa yaslamış, elini çenesine yerleştirmişti.
Harika. Yine umursanmıyordum.
"Ben ciddiyim," dedim sert bir ses tonuyla. "Ona ulaşamıyorum. Büyük ihtimalle babası da çoktan harekete geçmiştir."
"Ne olabilir ki?" diye sordu Karan, söylediklerim üzerine. "O zararsız bir insan. Bizlerle alakası bile yok. Büyük ihtimalle geceyi bir arkadaşında geçirmiştir ya da en kötü ihtimalle kaybolmuştur. Bu da neredeyse imkânsız."
"Sizin arkadaşlığınız çoktan bozulmamış mıydı?" diye araya giren Anya'nın meydan okuyan yüz ifadesiyle karşı karşıya geldim. Evet, doğruyu söylüyordu. Anya her ne kadar soğuk ve duygusuz biriymiş gibi davransa da onun en sevdiğim yanlarından biri de açık sözlülüğüydü.
"Evet, bozuldu. Ama bu onun başına bir şey gelmesini isteyeceğim anlamına gelmiyor."
"Aslında haklısın. Bu arada aklıma gelmişken o gün partide ortalıkta görünmediğinde İsyancılar etraftaydı. Belki de bunda onların parmağı olabilir."
Kanım damarlarımda donmuştu sanki. Öylece yerimde kalakalmışken tekrardan Anya'nın mavi gözlerine baktım. Açık sözlülüğünün beni bu kadar panikleştireceğini bilmezdim. Fakat gerçekler inkar edilmezdi. O gün biz düşmanlarımızla uğraşıyorduk. Lucy'nin suçu olmasa da bu işte onların parmağı olabilirdi.
"Kapa çeneni cüce," dedi Karan, Anya'ya doğru. Anya ilk başta öfkeli bir şekilde dudağını bükse de oralı olmadı.
"Çok saçma," dedi Ashley. Ben onların yüzlerini incelerken Daniel'ın buz mavisine dönen gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.
"Lucy, Darcy'nin en yakın arkadaşıydı. Eğer bunu biliyorlarsa buna şaşırmam. Blöf yapacak bir şeyler arıyorlar..." Bardağın içindeki su kuvvetli bir şekilde döndü ve hafifçe dışarıya taşarak durdu. Bakışlarımı ona çevirmemle gözlerimiz birleşti.
Kendimi kandıramazdım. Dediklerinin hepsi mantıklıydı ve Daniel da Anya gibi epey zekiydi. Ashley düşüncelere dalmış bir şekilde hepimizi tek tek inceledi. Düşüncelerimizi okumamak için kendini olabildiğince zorluyor olmalıydı.
Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Eğer Daniel'ın dediği gibi olmuşsa üzgünüm ama onu bulmamız biraz zor. Hem yerlerini bilmiyoruz hem de elimizi kolumuzu sallayarak inlerine öylece giremeyiz. Sayıca bizden fazlalar ve bu çok tehlikeli."
"Öğrenmenin yolu yok mu?" diye çaresizce sorduğumda mavi gözleri iyice üzüntüyle doldu.
"Bilmiyorum. Ayrıca Melody'nin bize tanıdığı süre neredeyse dolmak üzere. Birkaç günümüz kaldı ve biz gitmesek bile kendileri almaya gelirler."
Hayal kırıklığı içimde filizlenmeye başlarken güçlü bir baş dönmesiyle kendimi arkamdaki bej renkli koltuğa attım. Bir de Asi Dağı meselesi vardı. Neredeyse iki günümüz kalmıştı ve sonumuzun nasıl gideceği hiç belli değildi. Kaderimiz resmen onların elindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasíaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...