Şarkılar;
Scorpions, Lonely Nights
Farid Farjad, Golha
-LUCY-
Yüksek sesli müzik kulaklarımda yankılanıyordu ve siyah gözlerin sahibi, alkolden dolayı sisi andıran zihnimin içinde beliriyordu.
Uzun zamandır uğramayan, bileklerimdeki ve boynumdaki sızı tekrardan geri döndüğünde, "Yine başlıyor," dedim ve sonradan, bana çevrilen bakışlar sayesinde bunu yüksek sesle dile getirdiğimin farkına vardım.
Ama birde vücudumdaki acılara onun gerçekçi görüntüsü de katılmıştı. Bir yanım onun halüsinasyon olduğunun bilincindeyken bir yanım gerçekten karşımda olduğuna inanmak istiyordu.
Ona kızgın da olsam çok yoğun bir şekilde özlemeye başlamıştım.
Şarabımdan koca bir yudum alırken şarabın yoğun tadı boğazımdan akıp gitmişti ve şarabın verdiği his hoşuma gittiğinden git gide daha fazlasını ister olmuştum.
Belimden bir elin tutup çektiğini hissettiğimde refleks olarak irkilmiştim. Sarsak bir şekilde arkamı döndüğümdeyse tam dibimdeki açık yeşil gözlerle karşılaştım ve aynı anda Cody'nin görüntüsü de dağıldı.
Karşımdaki yüzü görür görmez gözlerimi devirirken yeni bir kadeh daha söylemek için harekete geçtim. Bir yandan bulunduğum yerden uzaklaşmaya çalışıyordum. Zira o, görmek isteyeceğim son insan bile olamazdı.
Beni bu sefer kolumdan tutup çektiğinde dişlerimi kıracak şekilde sıkarak ona döndüm. Kolumu, onun pençeyi andıran parmaklarından hızlıca uzaklaştırdım.
"Ne istiyorsun, Charles?" diye sordum iki kolumu göğsümde birleştirerek.
"Ne istediğimi biliyorsun," dedi. Çok yüksek sesli konuşmadığı için yüksek sesli müzik, sesini örtbas etmeye çalışmıştı. Ayrıca yüz ifadesi sakin görünüyordu. Maske takmadığı için de bunu rahatça görebiliyordum.
Üzerinde, evden aceleyle çıkmış gibi birkaç düğmesi açık siyah gömlekle onunla aynı renk, bacaklarını saran pantolonu vardı. Gergin yanakları kirli sakalıyla çevriliydi. İnce kaşları çatılı, dolgun dudakları düz bir çizgi halindeydi.
"Bak, teklifini kabul ettim, tamam mı? Şimdi beni rahat bırak." Charles, sabır dilenir gibi tavana bakarak ellerini saçlarından geçirip en sonunda boynunda durarak bana baktı. Renkli ışıklar yüzüne vuruyordu ve yeşil gözlerini aydınlatıyordu.
"Peki bu şekilde kurtulabileceğini mi sandın?" Bana tek kaşını kaldırarak sorar gibi baktı. Kollarını da benim gibi göğsünde birleştirince kasları gerilmiş, belirginleşmişti.
Dudaklarımı büktüm ve alt dudağımı kanatacak şekilde dişlerimin arasına hapsedip özgür bıraktım.
"Peşimi bırakmayacaksın," dedim. Ses tonum sorar gibi çıkmıştı.
Charles dilini üst dişlerine sürterek ses çıkarttı.
"Benden kolay kurtulamazsın," dedi ve koyu renk kirpiklerinin arasından bakarak bana gülümsedi. "Özellikle de Avcılara katılacaksan."
"Avcılar mı?" dedim hemen. Sesim hem merakı hem de şaşkınlığı ayna gibi yansıtmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse dikkatimi çekmişti.
Charles başını salladı.
"Avcılar," dedi. "Biziz."
Dudaklarımın arasından ani bir kahkaha dökülürken bangır bangır çalan müziğe rağmen yakınımızda olanlar bize kısa bir bakış atıp önlerine döndüler. Ama ben hâlâ delirmiş gibi gülmeye devam ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasyYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...