Şarkı; Billie Eilish, Six Feet Under
-DARCY-
Tam anlamıyla karmakarışıktım.
Gördüğüm kâbuslar, takip edilme hissi, zihnimdeki tuhaf boşluk hissi...
Ve mavi gözler...
Karmakarışık olduğumdan nasıl bir yol izleyeceğimi de bilmiyordum. Yanlış yapma korkusu da ekleniyordu buna. İç sesim ise bana adeta savaş açıyordu.
Zaten farkında değil misin Darcy? İnkâr mı edeceksin gerçekleri? Nereye kadar kaçabilirsin gerçeklerden?
Bıkkın bir şekilde iç çekerek dirseklerimi masaya yaslayıp ellerimi ensemden geçirdim. Düşüncelerimin etkisi şimdiden baş ağrısı olarak kendini göstermeye başlamıştı bile. Rahatlarsam geçeceğini biliyordum ama yine de onları düşünmekten kendimi alamıyordum.
Peki şu tanıdıklık hissine ne demeliydi?
Her şeyden öte bu karıştırıyordu kafamı.
Okuldaydım, bir masada oturmuş arkadaşımı bekliyordum. Okula yeniden geri geldiğimden Lucy'nin yanından ayrılmak istemiyordum. Hem onu her şeyden öte bir kardeş olarak gördüğüm için hem de korkaklık ettiğim için. Küçüklüğümden beri doğru düzgün okula gitmezdim. Çünkü çok hızlı öğrendiğim için ve ölen kraliçeye benzediğim için suçlamalara maruz kalıyordum. Gerçi bu durum şu an bile değişmemişti. Bir nevi meydan okumak istiyormuşum gibi okula geri dönmüş, ne kadar güçlü olduğumu kanıtlamak istemiştim kendimce.
Beş yıl aradan sonra... Tekrardan Asi Dağı bölgesindeydik.
Bulunduğumuz kasabaya bu ismin verilmesinin nedeni; Büyük Savaş zamanı, tüm milletler yok olmadan ölünce birkaç grup isyancının bu kasabada toplanmasıydı. Ama sonuç olarak yine kazanan Fersina Krallığıydı. Bir avuç ordudan Fersina krallığı doğmuş, böylece yeni doğacak olan krallıları da henüz oluşmadan yok etmişti.
Her neyse. Bu hatırlamak istediğim bir konu değildi. Zaten her dönemin başında öğrencilere savaş dönemi videoları izlettirilir, Fersina krallığını överlerdi. Sonra da şimdiki kralımız Andre'nin konuşmalarını yayınlarlardı. On yıl önce ölen Aaron'ın-yani prensesin babasının- kardeşiydi. Lucy'nin babası Stefan ve büyükannem onun düşüncelerini desteklemezler ama toplum içinde yansıtmamaya çalışırlardı.
Ben bu konuda nötrdüm.
İçimde heyecan da vardı çünkü inatçı kişiliğim sağ olsun, Daniel'la konuşmaya kararlıydım. Ağzını aralamam gerekiyordu.
O sırada zihnimin dalgınlığını fırsat bilen düşüncelerim dün gördüğüm beyaz tenlilere doğru uçuşa geçmişti.
Daniel Wynne ve diğerleri...
Lucy sevinçli bir şekilde yanıma geldiğinde aklımdakiler şimdilik uçup gitmişti. Krallık meselesi de buna dahil.
"Günaydın Darcy!"
Yanımdaki sandalyeye oturdu ve bana baktı. Bu sefer siyah saçlarını açık bırakması gözümden kaçmamıştı. Uzun, düz saçlarını savurdu ve koyu renk tutamlar beline özgür bir şekilde döküldü.
"Sana da günaydın," dedim sonunda.
"Nasılsın diye soracağım ama iyi olmadığın beş kilometre öteden görünüyor."
Ah, tabii ki de fark edecekti. Ne de olsa biz çocukluk arkadaşıydık. Birbirimizin huyunu suyunu bilirdik. Ne sanıyordum ki? O yüzden ben de biraz olsun gerçeklerin bir kısmını söylemeyi tercih ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasyYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...