32. HATA

890 71 18
                                    

Şarkı; Liza Anne, 1000 Years

-ANYA-

Saatler birbirini zaman geçtikçe öldürürken Karan'ın gidişinin ardından öylece oturmuş, Auden'in tedaviyi bitirmesini bekliyordum.

Ah, Karan artık hayatımdan tamamen çıkmıştı.

Her ne kadar güçlerimi kullanmamış olsam da...

Hiç kimsenin olmadığı koridorda istikrarlı adımlarımın sesi duyulurken elim refleks olarak boynuma, köprücük kemiğime ve kollarıma gitmişti. Ardından onu onaylamadan önce dudağıma oldukça yakın bir yere, çeneme kondurduğu öpücük... Böyle dokununca Karan'ın meydana getirdiği alevleri yeniden canlandırmıştım sanki.

"Sende istiyorsun," demişti bana. Bense arzuyla kıvranmama rağmen istemediğimi söylemiştim. Ona zaten olacağım kadar teslim olmuştum ve daha fazlasına izin verememiştim, veremezdim. İkimizin iyiliği için istiyordum bunu. Bir yanım bu duygularımın, hislerimin anlamını biliyor; diğer tarafımsa her şeye karşı kör kalmayı tercih ediyordu. Diğer tarafım daha baskındı.

"Seni unutmamı sağla, Anya."

Benden istediği tam olarak buydu ve ben güçsüzlüğümün göstergesi olarak bunu yapamamıştım. Aslında onun benden uzak durmasını istiyorsam bunu yapmalıyım. Üstelik bu benim yararıma olurdu ama kalbim mantığımdan farklı konuşmuştu.

Auden kapıdan dışarıya çıktığında üzgün üzgün bakan yeşil gözleriyle karşılaştım. Omuzlarına gelen kırlaşmış saçlarının birkaç tutamı yüzüne dökülürken bir elini beyaz önlüğünün cebine koydu. Gözlüklerinin altından bana bakıyordu.

"O nasıl?" diye sordum direkt, konuşmasını beklemeden. Bunun üzerine biraz duraksasa da birkaç kez boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

"O iyi. Çok fazla soğuğa maruz kalmış ve buna açlık, susuzluk eklenince iyice halsiz düşmüş."

"Anladım. Teşekkür ederim her şey için." Auden gülümseyerek bana baktı.

"Seni görmek istiyordu," dedi ben kapıya doğru yöneldiğimde. Elim kapının kolunda bir süre duraksarken dönüp ona bakmadım. Leo beni mi sormuştu?

Kapıyı tekrardan açacağım sırada Auden'ın sesi beni yine engelledi.

"O çocuğu nereden bulduğunu öğrenebilir miyim?" diye sorunca bu sefer tüm vücudumla dönerek ona baktım. Meraklı yüz ifadesiyle yüzümü incelediğinde de yüzümü ifadesiz tutmaya çalıştım.

"Bu seni ilgilendirmez," deyip kestirip attım. Tabii ki de onu nerede bulduğumu bilmesine gerek yoktu. Ne de olsa kimsesiz bir çocuktu. Alt kesimden bir çocuğu bu kadar umursaması tuhafıma kaçmadı değildi.

En sonunda içeriye adım attığımda Leo'nun masmavi gözleriyle karşılaştım. Sımsıcak bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Anya," dedi tıpkı yüzü gibi ses tonuna yansıyan mutlulukla. Onu evde bulduğum zamanki halinden eser yoktu. Daha enerjik, daha dinç duruyordu. Onun dışında hâlâ çelimsiz ve kirliydi.

"Seni iyi gördüğüme sevindim," dedim sadece. Minik ve ince koluna bağlı serumlarla yattığı yatağa yaklaşırken ona çok fazla yaklaşmayarak mesafemi korudum.

O bana böyle mutlulukla bakarken onu bırakmam gerektiğini ve artık kendi başına kalması gerektiğini nasıl söyleyecektim? Fakat sonra bu düşüncem üzerine kendime kızdım. Çocuk zaten umurumda bile değildi. Ayrıca onun da benimle aynı fikirde olduğuna emindim. Bu zamana kadar beni görüp uzaklaşmaması mucizeydi zaten.

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin