-DARCY-
Zaman geçtikçe dışlanmak kavramını daha iyi anlıyordum. Zira şu an bizim için geçerli olan kavram buydu.
Bir zamanlar Mavilere yaklaşımımı düşündüm. Anlamadan, dinlemeden, öğrenmeden onları canavar bellemiş, bizlerden uzak durmalarını büyük bir hoşnutlukla karşılamıştım. Şimdiyse zaman, Maviler hakkındaki ön yargılarımı değiştirmişti. Nasıl değiştirmezdi ki? Ne de olsa annem bir Maviydi. Haliyle bende bir melezdim.
Onların durumuna düşünce, olaylara onların gözünden bakınca ne kadar zorluk çektiklerini anlamam zor olmamıştı.
Ne kadar aptaldım.
O öfke ve tiksintiyle bakan kahverengi gözleri gördükçe bunu daha iyi anlamıştım. İşte şimdi ben de en yakın arkadaşım tarafından dışlanmıştım.
Chris'in dürtmesiyle kendine gelirken bir süre bizi incelemişti. Ardından Chris'e dokunarak doğrulmaya çalıştı. Az önce Anya yüzünden biraz korksa da şu an daha iyi gibiydi.
"Evde kimse yok, koku falan da almadım," dedi Anya, kapıdan içeriye girerken. Az önceki halinden eser kalmamıştı. Gayet sakin bir yüz ifadesiyle bizi inceliyordu. Karan'la özellikle birbirlerine bakmazlarken Ashley, Daniel ve Chris arasında kısa bir bakışma geçmişti. O kısacık bakışta bile birbirlerine bir sürü şey anlattıklarına emindim. Anya'ya olan kızgınlığım geçmemişti.
"Lucy, " dedim sakin ve ses tonuyla ona yaklaşırken. İlk başta ürküp geriye kaçmasını bekledim fakat umduğum gibi olmadı. Sadece bomboş yüz ifadesiyle yüzüme bakıyordu ki bu hiç onluk bir hareket değildi.
"İyi misin diye sormayacağım. Çünkü bende ilk öğrendiğimde kabullenmek istemedim. O kısacık sürede yaşamım birden değişmişti sanki. Meğerse kendimi bildim bileli yalanlar içinde yaşıyormuşum. O yüzden seni çok iyi anlıyorum. Üstüne gelmek istemem fakat kabul edersen sana her şeyi düzgün bir şekilde anlatmak istiyorum." Kahverengi gözleri bir anlığına boşluğa dalsa da kendini toparladı ve Chris'e kısa bir bakış attıktan sonra bana döndü. Yüz ifadesi hâlâ donuktu. Sonuçta sevgilisinin ve benim Mavi olduğunu öğrenmişti.
"Peki," dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. "Anlat."
Bunu demesi üzerine Anya'nın bize hiçbir şey demeden hışımla dışarıya çıkmasını izledik. Ardından Ashley destek verircesine omzuma dokundu ve o süre boyunca Lucy'ye tek bir göz teması kurmayan Chris'le uzaklaştı. O esnada arkamda bekleyen Karan'ın aniden yanıma gelip saçıma öpücük kondurmasıyla irkildim.
"Ne olursa olsun yanındayız," diye fısıldadı kulağıma doğru. İçim, güven ve sevgiyle dolup taşarken ona gözlerime ulaşan gülümsemeyle karşılık vermiştim. Bu o kadar iyi hissettirmişti ki birazcık da olsa bana cesaret vermişti. Gerçi anlatacaklarımın Lucy'nin kararından dönmesine neden olacağını sanmıyordum ama artık sırrımı saklamaktansa her şeyi anlatmayı tercih ediyordum.
Gözlerim refleks sayılacak biçimde Daniel'a gittiğinde o sırada o da bana bakmakta olduğu için göz göze geldik. Fakat bu uzun sürmedi. Güzel yüzüne daha fazla bakamadan tek kelime etmeden kapıyı arkasından kapatıp gitti.
Lucy'yle yalnız kaldığımızda bir süre ikimiz de sessizliğimize gömüldük. Öylece heykel misali hareketsiz duruyor, az önce olduğu gibi geri geri gitmiyordu. Bir an önce konuşmamı bekler gibi bir hali vardı. Konuşmak istiyordum ama dilime birden kilit vurulmuştu sanki. Nereden başlayacağımı bilmiyordum.
"Bak, nereden başlayacağımı bilmiyorum ama... Evet, yaptığım şeyin yanlış olduğunu inkâr etmiyorum. Senden saklamamalıydım ama ben bile yeni yeni kabullenmeye başladım Lucy," diye söylenirken Lucy'nin yüzünde hiçbir mimik oynamadı. Bakışlarını yere sabitlemiş bir şekilde öylece duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasiYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...