Şarkılar;Kaan Boşnak, Seni Buldum Ya
Evgeny Grinko, Wake Up
Arkadaşlar, önceki bölümde dediğim şey bu bölüm için de geçerli. Lütfen yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.
İyi okumalar!
*
"ADAM ve KRALİÇE"
Hava bugün çok soğuktu.
En azından kalabalık masada oturan genç adam öyle düşünüyordu. Böyle düşünmesinin nedeni içinde bulunduğu sarayın etkisi olabilir miydi? Ya da kadehindeki şarabı yudumlamakta olan kralın?
Yoksa o soğukluk tamamen kalbinden mi kaynaklıydı?
İşaret ve başparmağı arasında tuttuğu kadehi paramparça edeceğini sandı bir an. Öyle bir nefret besliyordu krala karşı.
Bakışları, sarayın çitlerle çevrili, alt kesim için ayrılmış alana doğru yöneldi ve oradaki yoğun kalabalığı seçebilmesi zor olmadı. Neredeyse hepsi onlara ayrılan az miktardaki yemeklere gömülmüşlerdi. Bazı çocuklar çitlere basarak etrafı biraz daha yüksekten izliyorlar, daha fazla yemek ister gibi bakıyorlardı.
Bunu siz istediniz, diye geçirdi adam içinden tüm halka karşı. Buna siz izin verdiniz.
Platon'un mağara alegorisi...
Ona göre durumu en iyi bu açıklardı; birde farklı bir yorum katardı ona ve düşünceleri hemen hemen çoğu insanın hoş karşılayamayacağı şekildeydi. Zira o, at gözlükleriyle bakıp tek bir yöne odaklanmaktansa her şeyi görebilmeye ve anlayamaya çabalıyordu. İnsanlar genellikle kendi düşünceleriyle çelişen farklı düşünceleri hoş karşılamaz ve dinlemezlerdi. O da susmayı tercih ediyordu. Zamanı geldiğine insanların yüzündeki ifadeyi görmek istiyordu. Zamanı geldiğinde sandalyesinde yaslanıp zaferinin tadını çıkaracaktı.
En büyük zaferler sessizlikle gelirdi ve zafer geldiğinde bazıları zaferin getirdiği gürültüyü duymamak için kulaklarını tıkarlardı.
Sessizlik gürültüye, başarı zafere dönüşürdü.
Sarayın düzenlediği partideydi. Normalde partilere, özellikle de kraliyetin düzenlediği partilere katılmazdı ama onu buraya getiren şey karşısındaydı. Sırf onu bir kez daha görmek için gelmişti ve adam kendini bir mazoşist gibi hissediyordu.
Müzik sesiyle birleşen kalabalığın sesi başını ağrıtmaya başlamıştı. Şarabını dudaklarına doğru götürüp yüzünü buruşturmadan büyük bir yudum alırken şarabın kekremsi tadının boğazından aşağıya akmasına ve içini ısıtmasına izin verdi.
Sarışın kadın yine ona bakıyordu.
Karşısındaki büyük masadaydı, etrafında sosyeteden insanlar vardı ve genç kız, adamın dikkatini çekmeyi başarmıştı çünkü kızın ela gözlerini üzerinde hissedebiliyordu. Yirmilerinde olmalıydı; açık sarı gür saçları beline doğru uzanıyordu, birkaç ince tutam alınarak örülmüş ve arkasında toplanmıştı. Üzerinde kırmızı, düşük omuzlu bir elbisesi vardı ve beyaz teninde çok hoş görünüyordu. Şekilli kaşları, küçük burnu, üst dudağı biraz daha kalın olan dolgun dudakları vardı. Kadehinden bir yudum aldığında kırmızı ruju kadehe bulaşmıştı. Adamın ona baktığını fark ettiğinde de cilveli bir şekilde gülümsemiş, kadehini kaldırmıştı. Adam da ona aynı şekilde karşılık verince adamın bakışları bir süre sonra refleks olarak kalabalığın gözdesine, yani kraliçeye kaydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/139346186-288-k420830.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)
FantasíaYeni hali profilimde yayımda, oradan okumanız daha iyi olur :) *Profesör gittiğinde tekrardan dönüp arkadaşlarıma baktım; hepsi farklı ırktan, farklı millettendi. Her ne kadar Fersina bunların tümünü yok etmiş olsa da... Fakat bunların hiçbirinin ön...