72. KRALİÇE

305 13 293
                                    


Şarkılar;

Origa, Polyushka Polye

Şebnem Ferah, İnsanlık

Finalden önceki son bölümümüz, uzun bir bölüm yavaş yavaş okuyun ve düşüncelerinizi çok ama merak ediyorum💙

İyi okumalar!

-DARCY-

Her şey tersine dönüyor gibiydi.

En büyük kanıt, karşımda bana ölümcül bakışlar atan Borya'ydı. Daha düne kadar bir köleden farksızdı oysa.

"Senin hiçbir teklifini kabul etmeyeceğimi bile bile söyledin bunu," dedim yarı güler gibi bir ses tonuyla. "Birde kraliyeti yok etmek? Çok iddialısın ama benim kaybetme gibi bir lüksüm yok, o taht en başından beri sadece benimdi, kraliyet ile ilgili olan kararlar da beni ilgilendirir." Tam burada güldüm. "Hatta neredeyse resmi olarak kraliçe olmama az kaldı."

Tam burada Lider'in de dudakları kıvrılır gibi oldu, elleri kitapların sırtlarından ayrıldı ve bize döndü.

"Seni dönüştürdüğümden beri beni yerimden etmek istediğini biliyordum Borya," dedi ihtiyatlı bir şekilde. "İstediklerini çok belli eden birisin. Ama ben zaten ortalık bana kaldığından beri sırtımı hiç kimseye yaslamadım. Haliyle sana güvendiğimi sanıyorsan yanılmışsın." Birkaç kez boğazını temizlemek istercesine öksürdü. "Sana tavsiyem bence sen de aynısını yapmalısın. Eğer çok büyük bir şey planlıyorsan doğru vakit gelene kadar o sırrı hiç kimseyle paylaşma."

Borya afallamıştı, seyrek sarı kaşları çatılmış, ilk defa bir ifade seçebildiğim siyah gözleri düşünceli bir şekilde tozlu tahta zemine çevrilmişti.

"O da neyin nesi?" diye sordum dalgınlığımı fırsat bilip kir içindeki kanlı tişörtünü göstererek. Böyle sorar sormaz o ifadesi toz olup gitmiş, yerini onun imzası gibi duran sinsi gülüşüne çevirmişti.

"Arkadaşın yaptı," dedi beğeniyle. "Onunla gerçekten çok eğleneceğiz. Sence de bizlerden biri olsa harika olmaz mıydı?"

"Ne!" Öyle bir bağırmıştım ki bağırmamla birlikte harekete geçip onu göğsünden ittirmem bir oldu. Benim ittirmemle birlikte sırtı duvara çarptı, yüzünde tek bir mimik bile oynamadı ama ben tişörtüne yapıştım. Çok ama çok öfkeliydim, gergindim ve arkadaşıma yaptığı şeyleri düşündükçe delirmemem mümkün değildi. "Ona ne yaptın?"

"Hiç," dedi masum bir şekilde. "Kendisi geldi benim ayağıma." Sırıtıyordu. Bu görüntüsüne dayanamadığımdan ellerim benden önce davrandı, yüzü benim tokadımın şiddetiyle yana çevrildi ve bana karşı çıkmadı. Zevk alır gibi bir hali vardı.

O an kapı açıldığında içeriye dolan güneş ışığı gözlerimi kamaştırırken burnuma tanıdık, ferah bir koku doldu ve her zamankinden daha parlak, daha canlı görünen gözleri gördüm. Sanki gerçekten okyanusun karşısındaydım, o hırçın dalgaların sesi kulağıma, ferah ve tuzlu kokusu burnuma doluyordu. O kadar derin görünüyordu ki okyanusun koyu maviliklerinde dalıyor gibi hissetmiştim.

Bizi gördüğünde gözlerimi kamaştıracak kadar masmavi parladı. Işık bile her zamankinden daha canlıydı, yeniden şarj edilmiş gibiydi, enerji doluydu.

"Daniel?" dediğini duydum kendi sesimin ama onun okyanus mavisi derin gözleri Borya'ya çevrilmişti. Gözlerindeki ürkütücü ifadeyi ise söylememe gerek yoktu.

"Kraliyetin değil," dedi tane tane, dişlerinin arasından. Yanaklarındaki çukur iyice belirginleşmişti ve dudaklarının rengi diğer her şeyde olduğu gibi solgun değil canlı, kan kırmızısıydı. "Senin sonun geldi."

MAVİ : Prensesin Sırrı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin