BÖLÜM 2 BARMEN

1.5K 90 53
                                    

Hayallerden sıyrılıp Fiona'ya baktım.

Hala dalgın dalgın başını cama dayayarak dışarı izliyordu. Kafası dağılsın diye, "evet, parti neredeymiş kaptan? Bana yolu tarif et," dedim.

Fiona bir an yerinden sıçrayarak şaşkınca bana baktı. "Bir şey mi dedin?"

Kahretsin, tek amacım Jack'e hiç iş yapmadan oturduğu yerde kıç büyütmenin nasıl bir his olduğunu sorarak, onunla eğlenmekti. Nereden bilebilirdim işin bu noktaya geleceğini? Sürekli şakıyan, gülen Fiona'yı böyle görmeye artık yüreğim dayanmıyordu. "Broşür Fiona," dedim.

"Broşür?" diye baktı bana. Sanki hayatında bu kelimeyi ilk defa duyuyordu. Bir süre şaşkınca etrafına baktıktan sonra, "he broşür," dedi söylediğimi yeni idrak ederek. Hemen eli çantasına gitti ve bir süre kendisi kadar büyük çantanın diplerine elini daldırdı. Broşürü çantanın dibinden çıkardığında her yeri buruş buruş olmuştu. Yorgun gözlerle broşüre baktı.

"Ying Sokak..." dedi ve öylece durup kaşlarını çattı. Bana tekrar baktığında iki gözü de iri iri açılmıştı.

"Yemin ediyorum 'Ying Sokak' yazıyor."

Kaşlarımı çatarak tam karşıma baktım. "Ama bu nasıl olur..." diye mırıldandım. Orası kendimi bildim bileli serserilerin bile uğramadığı bir sokak olmuştu. Türlü türlü rivayetlere meze olmuş bir yerdi. Bazıları bu hikayelerin küçük çocukları korkutmak için anlatıldığına inansa da çoğu kişi orada garip seslerin ve görüntülerin olduğunu iddia etmekteydi. Oranın kullanıma açıldığına şaşırmıştım. Bu nasıl olabilirdi ki? Bu civarlarda yeni bir gece mekanı açılsaydı şayet bundan ilk bizim haberimiz olurdu. Ya biri bize kötü bir şaka yapıyordu ya da... Ah, ya da başka bir ihtimal düşünemiyordum.

"Gidecek miyiz?" dedi Fiona yorgunca arkasına yaslanarak.

"Bilmiyorum," dedim dümdüz yoluma devam ederken. "Adres daha önce gözüne çarpmadı mı?"

"Hayır, sadece yeni açılmış bir mekan olduğunu biliyordum. Adrese bakmadım, ne de olsa barlar sokağındadır, diye."

"İlginç," dedim direksiyonu sallamaya devam ederken.

"Farklı bir yere gitmeye ihtiyacım var, Rose."

Ona inanamayan gözlerle baktım. Normalde Fiona uçan kuştan bile korkardı.

"Emin misin? Yani sen endişelenmeyeceksen benim için de problem yok."

Bakışları muzipçe arabanın tavanına kaydı. Onun baktığı yere baktım ve gülümsedim.

"Emily'e sormaya ne dersin?"

"Harika fikir," dedim ağız dolusu bir gülümsemeyle.

Emily, yıllar önce Fiona'nın annesi evi terk ederken yola düşürdüğü ve benim bulduğum bez bebekti. Tekrar buluşunca ona bez bebeğini geri vermek istemiştim. Fiona duygulanmış ama kabul etmemişti. Onun uğruna inandığını söylemişti. Benimde onun uğru olduğuma inanıyordu. Bundan dolayı bez bebeğin bende kalmasını söylemişti. Ben de bunu tek bir şartla kabul etmiştim. Ona ismini o verecekti. Fiona da sonunda annesinin ismi Emily de karar kılmıştı. O saatten sonra Emily bizim için en kritik kararları alan arkadaşımız olmuştu. Çocukluğumuzdan beri onu odamda asacak bir yerler bulur ve sallardık. Sağda durursa bu 'evet' demekti, solda durursa da 'hayır'. Ve Emily asla yanlış karar almazdı. Arabamı aldıktan sonraysa tavana asmak için en uygun süs tabii ki de hem ilk oyuncağım hem de uğurum olan Emily'di.

Fiona yüzüme dikkatlice baktı. "Sen sor."

Dudağımı büktüm. Ne zaman Emily'e soru sorsam bedenim gerilirdi çünkü en kritik şeyleri ona danışırdık. İç çektim. "Pekala," dedim ve sağ elimi yumruk yaparken sol elimle de sağ yumruğumu sıktım. Çıtlama sesi çıktı. Fiona kulaklarını kaparken yüzü de ağzına kocaman bir limon sıkılmış gibi olmuştu.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin