Bölüm 41 YÜZLEŞME

304 44 9
                                    

Dudaklarım ağır çekimdeymiş gibi yavaş yavaş aralandı.

"Helmes," dedim büyük bir sakinlik ve kendini belli eden mutlulukla.

Helmes bana bakıyor ama beni görmüyordu sanki. Bakışları sertçe yanağımda ki tek bir noktaya odaklanmıştı. O an ki ruh haliyle beni duyup duymayacağından emin olamasam da, "ben iyiyim," dedim kendimden emin bir şekilde.

Helmes en sonunda başını çevirip en az onun kadar çelik bakışlara sahip olan Rafael'e baktı. Ortamda tehlikeli bir gerginlik olduğunu sezmek hiç zor değildi. Ellerimle yerden destek alarak zor bela yerden kalktım. Helmes'in yanına gittim yavaşça.

İkisi de beni görmüyordu sanki. Onlar için o anda ben yoktum.

En sonunda Rafael bu sinir bozucu sessizliği bozdu.

"Seninle bir anlaşma yapmıştık."

Helmes'in gülümsemesi alaycıydı. "Merak etme, sahip olduklarının farkında bile değil. Gerçi olsa bile senin elinden gücünü almazdı. Şanslıyız ki, sana benzememiş."

Rafael kayıtsızca öylece baktı. "Zaten ne zaman farkında oldu ki?" dercesine. Muhtemelen şu anda onun elindekileri almak istemememden dolayı benim süzme salak olduğumu düşünüyordu. Helmes'in de dediği gibi şanslıymışım ki ona benzememişim.

Helmes'in koluna girdim. Kol kaslarının gerildiğini bile ellerimin altından hissetmek zor değildi. Gözümü Rafael'in sert hatlarından ayırmadan, "gidelim buradan Helmes," deyince Rafael ilk defa yüzüme baktı ama tabii ki ne düşündüğünü anlamak imkansızdı.

"Ben göreceğimi gördüm," dedim en sonunda.

Rafael daha da kaşlarını çatarak yüzüme baktı ardından da Helmes'in koluna doladığım koluma baktı. Sessiz bir farkındalıkla boğazını temizledi. Bir adım daha atıp yanımıza geldi. Tamamen Helmes'e baktı.

"Onu neden getirdin?"

Helmes cevabını hiç düşünmeden verdi. "Onun öylece kaybolmasına izin veremezdim." Bu cevap o an kafamı karıştırsa da sorgulamadım. Başımı eğerek çaktırmadan Rafael'e baktım. Kaşlarını çatarak Helmes'e bakıyordu.

"Savaş mı istiyorsun?" diye sorunca panikle Helmes'e baktım. Rafael resmen onu kışkırtıyordu.

"Kutsal kitaba göre şu an sırası değil. Lahila doğunca zaten sen savaşmak isteyeceksin."

İyice kaşlarımı çattım. Evet, söylediklerinden tek kelime anlamıyordum. Kendimi geri zekalı gibi hissetmeye başlamıştım iyice. Sesli bir şekilde bıkkınlıkla iç çektim ama ikisinin de beni umursadığı yoktu.

Rafael'in ilk defa gülümsediğini görünce gözlerim büyüdü. "Hala şu saçma kitaba inanıyor musunuz?"

Helmes boynunu sağa sola yatırdığında boş odayı bile dolduran o ses yani boynunu çıtlatma sesi nasıl sinirlendiğini gösteriyordu. "O kitaba bir daha sakın..." dediği anda yüzünün boynuna kadar kızardığını fark ettim. Ona destek olmak adına kolunu sıktım. Tabii o kadar kastan elimi hissettiyse artık.

Rafael'in yüzü yine ciddileşti. "Şu an savaşmanın sırası değilse benimle tartışmayı bırak Helmes. Kadınını buraya getirmediğin sürece ona el de kaldırmam."

Hayretle dudaklarım aralandı. Onun gözünde Helmes'in kadını mıydım? Sadece bu muydu?

Helmes'in dudaklarının gerildiğini fark ettim. "Senin gibi bir baba için bu kadar yolu teptiğine yazık. İstesen de bir daha bu kızı sana göstermem zaten."

Rafael bir kaç adım geriye gitti ve umursamazca kapıyı işaret etti. Bu tavrına şaşkınlıkla bakakaldım.

"Eski evin ne de olsa. Çıkışı biliyorsun."

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin