Bölüm 46 EV

306 39 5
                                    

Çıplak olan bendim ama benden çok utanan Helmes'di.

Bana bakmadığından emin olsam da ellerim otomatik olarak göğüslerime gitti. İki elimle de kapattım. Kolay kolay utanan bir insan olmamama rağmen boynuma kadar kızardığımı hissediyordum.

Helmes abartı bir şekilde başını başka yöne çevirdi. Yine kekelese de konuştu.

"Ee peki, o zaman şöyle ya-pa-palım," dedi ve birden üzerini çıkarmaya başladı. Vücudu bir an nefesimi kesince zar zor yutkunabildim. Yüzünü bana çevirdiğinde gözleri sımsıkı kapalıydı.

"Al," dedi kabaca, " bunu giyebilirsin."

Uzanıp tişörtü alırken elimin titrediğin fark ettim. Kendimi tokatlamak istiyordum. Ne oluyordu bana böyle? Heyecanıma yenik düşmemek için dikkatimi dağıtmaya çalıştım. Soluk gri rengi tişörtü başımdan geçirdim.

"Oldu mu?"

Soru soran Helmes'e baktım. Tişört uzun olmama rağmen dizlerime kadar geldiği için şanslıydım yoksa ne yapardım, bilmiyorum.

"Oldu," dedim sesimi heyecansız tutmaya çalışarak.

"Tamam... O zaman açıyorum."

Onun bu kadar gergin olması beni de geriyordu.

"Aç," dedim kuru bir sesle.

Sanki hazır değilmiş gibi hemen değil de yavaş yavaş açtı gözlerini ve dizlerime inen tişörtü görünce hiç saklama gereği duymadan sesli bir şekilde oh, çekti. Ardından bir şey demeden elini uzattı. Tuttum. Yükseklikten indim.

Elimi bırakmadan sağa saptı. O kadar hızlı yürüyordu ki el ele olmamıza rağmen ona yetişemiyordum.

"Helmes nereye?" diye sordum sonunda. Gittikçe evden uzaklaşıyorduk.

"Sen haklıydın," dedi. "O evde olman diğerlerine zarar verebilir."

Bu beklediğim cevap değildi. Kaşlarımı çattım. "Planın ne peki?"

Cevap vermedi. Sabırlı olmaya çalışarak birkaç dakika bekledim. "Hey ! Sana diyorum!"

"Sabret," diye homurdandı.

Ağaçların arasında ki bir alandan aşağıya inmeye başladık.

"Az kaldı," demesiyle bağırmam bir oldu.

Ayağıma saplanan keskin ağrıyla iki büklüm oldum.

"Ne var?" diye döndü doğal bir tavırla.

Ben ise tam tersine hırçın bir tavırla karşılık verdim. "Sayende ayağım yarıldı."

"Yarıldı mı?" derken kaşlarının alayla kalktığı dikkatimden kaçmadı. Ona ters ters baktım ve yere çömeldim. Tam elimi ayağıma atacaktım ki önümde çöktü.

"Tamam, bana bırak," dedi hemen.

"İstemez," dedim kabaca.

Elimi ayağıma attığım esnada elimi tuttu ve bana tüm ciddiyetiyle baktı. "Ben hallederim, dedim sana."

Onla daha fazla tartışmak istemediğimden elimi çektim. Ayağımı dizinin üzerine alır almaz bacaklarımı yapıştırdım çünkü iç çamaşırı bile yoktu içimde. Ayağıma tüm ciddiyetiyle baktı.

"Ee?" dedim sabırsızca.

Yüzüme neredeyse bir doktorun ciddiyetiyle baktı ve "yaşarsın ama dizden aşağısını kesmemiz lazım," dedi.

Anında kan beynime sıçradı. Ayağımı çektim hemen. "Senin yardımını kabul eden de kabahat," dedim.

Uzun süreden beri onu böyle gülerken gördüm. "Tamam, ver şu ayağını," dedi yine ayağımı dizine koyarak.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin