Bölüm 64 SUÇLU

220 36 2
                                    

İstasyon denen alana ulaştığımızda karşımda gördüğüm tek şey dereydi.

Akışkan, derinliğini göstermeyen, parlayan bir dere. O kadar belliydi ki sihirli olduğu. Bunu gösteren somut bir kanıt yoktu, evet ama yangın gibiydi. Yanıyordu sanki. Doğal olmayacak bir şekilde parlıyordu.

Bir şey demeden Helmes'in kolları arasına girdim birden. Düşüncelerimi okumuş gibi anında sarıldı bana.

"Solucan deliği bizi götürecek Rozzz. Kendini rahat bırak," dedi huzurlu bir sesle.

Bunun nasıl olacağını daha soramadan bir takım sözcükler aramıza girdi.

"Qusarht heb heb daubtak heba heba... Yart kocarhi sizsuhata diray bi."

Arkamı döndüm. L'ehaxi gölün dibinde dizlerinin üzerine çökmüştü. Gözleri kapalıydı. Sanki ayin yapıyordu. Sihirli sözcükleri sıralıyordu ardı adına. Bir süre sonra Almatch de onun arkasından diz çöktü ve ellerini omzuna koydu.

L'ehaxi'nin onun ellerinden güç almaya başladığı belliydi. Sesi daha gür ve kendinden emin çıktı.

"Qusarht heb heb daubtak heba heba... Yart kocarhi sizsuhata diray bi."

L'ehaxi tüm bu sözleri fısıldarcasına söylüyordu. Yalvarıyordu sanki. Sözlerin anlamını bilmiyordum ama beni baştan sona titretmişti. Ağıt gibiydi. O kadar içten, o kadar gerçekti ki... Ruhunu ortaya koyduğu çok belliydi. Bir süre göz yaşları arasında bağırarak aynı sözleri tekrarladığında Almatch'in de onunla beraber titrediğini fark ettim.

"Qusarht !

"Qusarht

heb heb

daubtak

heba heba...

Yart kocarhi sizsuhata diray

bi bi bi bi !!!!"

L'ehaxi'nin çığlıklarla titrediği esnada gözlerinden akan yaşları takip ettim ve dere ona saygı gösterircesine bir girdaba döndü. Bir dalga halini aldı ve çukur kazarcasına derenin altında ki toprağa bıçak gibi saplandı. Etraftan fırlayan sudan kimse korkup çekilmedi. Hepimiz, transta olan L'ehaxi'ye kadar suyun altında kaldık. Hayretler içerisinde, büyünün etkisinde hala girdap olan dereye baktım.

Ve bir anda Oero görüş alanıma girdi. Girdaba yürüdü. Gözlerimle onu takip ettim. Çukur onu bir anda kendine çekip kumuna hapsetti ve vakumladı.

"Helmes," dedim panikle.

Ona döner dönmez Helmes büyük bir olgunlukla saçlarımı okşadı.

"Yanındayım," dedi yatıştırıcı bir sesle. "Birlikte yapalım mı?"

"Ne yapacağız?"

Bir şey demeden bir anda beni kucağına aldı. Girdaba yaklaşırken gözlerimi kapatmadım. Merakla çukura dönen kuma bakakaldım. Yaklaşıyorduk işte. Helmes'e daha da sıkı tutundum.

En son duyduğum şey, "seni seviyorum," oldu. Ve altın rengi kumlara gömülmeye başladık. Kuma batan her uzvum uyuşmaya ve titremeye başladı. Karıncalandı. Paniklemeye başladığım esnada Helmes'in sırtımı okşadığını hissettim. Güvenle başımı onun göğsüne gömdüm. Yumuşak kum taneleriyle dibe battığım esnada karşımda sonsuz bir çukur belirdi.

Karanlıktı. Hiçlikti.

Nefes alabiliyordum çünkü ağzımı açtığım esnada altın rengi taneler geriye kaçıyordu.

Başımı sağa çevirdim. Kimse yoktu. Paniklemeden edemedim. Sola baktım, Helmes yoktu.

Ama bir anda bir el omzuma dokundu. Başımı Helmes'i görmek için çevirdiğim esnada Carlox'u gördüm. Eliyle onu takip etmemi işaret etti ve önümden yüzmeye başladı. Bir süre sonra L'ehaxi ve Almatch el ele yanımdan geçtiler.

MAHKUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin